1950 ‘lerde Hürriyet ile beraber Türkiye’nin iki büyük gazetesinden birisi olan Yeni Sabah Gazetesinde Ali Rıdvan Bülbül imzasıyla yayınlanan “Yunan Başkumandanı Trikupis’in esir eden Hacı Ömer anlatıyor” isimli makaleye göz atalım:
Ömer Çavuş Kim?
Ömer Çavuş soyadı kanunu ile Şarlak soyadını almış Akşehirli bir askerdir.Emekli Tümgeneral Prof. Dr. Ömer Şarlak Ömer Çavuş ‘un akrabasıdır.Akşehir Ticaret Odasında yapılan araştırmada geçimini hububat tüccarlığı yaparak sağlayan Ömer Çavuş’la ilgili belgelerin SEKA’ya kağıt hamuru yapılmak üzere gönderildiğine dair bilgi edinildi. Ancak anılarında adı geçen oğlu Sedat Şarlak’ın yine Akşehir Ticaret Odasındaki kayıtlarına göre ev adresinin, Akşehir İlçesinin Kileci Mahallesi Hıdırlık Mevki 89 numara olduğu saptandı. Akşehir Nüfus Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde, 1898 doğumlu Ömer Çavuş(Şarlak)’un 1 Nisan 1987’de vefat ettiği öğrenildi.
Yunan Başkumandanı Trikupis’i esir eden Hacı Ömer anlatıyor
7 Ekim 1955 tarihli Yeni Sabah Gazetesinde Ali Rıdvan Bülbül imzasıyla yayınlanan “Yunan Başkumandanı Trikupis’in esir eden Hacı Ömer anlatıyor” isimli makale:
İstiklal Madalyasını 33 yıl sonra alan Gazi, haritada Kıbrıs’a parmağını bastı, bir müddet daldı ve dudaklarından kelimeler döküldü: “Emir sizden, ölmek bizden yüzbaşım.”
Mustafa Kemal’in deniz mavisi gözleriyle ufukları süzüp elleri ile altın sarısı saçlarını sıvazladıktan sonra;
-Ordular. İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!-»
emrini verdiği Akşehir, hâlâ bu tarihi emrin verildiği günün havası ve heyecanını yaşıyor gibi. Akşehir’in gerisinde sıralanan Sultan dağlarının, bu emri her an duyarak Akdeniz’e doğru ilerleyen bir hali var.
Burası sanki gaziler şehri… Her adımda göğsünde kırmızı kurdeleli İstiklal madalyasıyla gazileri karşılıyorsunuz. Biz bu sayısız gaziler arasında birisini arıyoruz. İstiklal Harbinde Yunan orduları Başkumandanı General Trikupis’i esir alıp, Türk karargahına teslim eden Hacı Ömer Çavuşu…
Mamafih Hacı Ömer Şarlak’ı bulmak, pek o kadar güç değildir. Yedisinden yetmişine kadar herkes onu tanıyor.
-Eh artık 54 yasına merdiven dayadık. Ama. Elhamdülillah, elimiz hâlâ silah tutar»
diyen Hacı Ömer, bütün gününü Buğday Pazarındaki yazıhanesinde hububat ve bakliyat ticareti yapmakla geçiriyor.
Hak ettiği İstiklal madalyasını 33 yıl sonra alan Hacı Ömer, bunun sebebini sorduğumuz zaman:
— Biz diyor saki ne yaptık ki… Daha bu vatana yapacağımız çok şeyler, pek çok hizmetler var.
Sonra cebinden çıkardığı kâğıdı bize uzatıyor: “Kanununa tevfikan Ali oğlu Hacı Ömer’in kırmızı şeritli istiklâl madalyasıyla taltifi. 03.11.1955 tarihinde takdiri aliye iktiran etmiştir.»
— Şu Trikupis’i nasıl esir ettiğinizi anlatır mısınız?
Hacı Ömer “Pek o kadar mühim değil” der gibi dudağını büktükten sonra anlatmaya başlıyor:
“– O zaman henüz 21 yaşında daha İlk kur’a askeri idim, İlk önce Konya’ya Tetkiki hesabat kısmına verdiler. Sonra şoför mektebine geçtim. Tam ehliyetimi aldığım sırada, Fransızlar garb cephesine dört(Bermiye) otomobil verdiler. Bu arabalardan birisi Mustafa Kemal Paşanın, birisi İsmet Paşanın, biri de Garb cephesi erkanı lıarbiyesinden Zati Beyindi. Arabaları biz getirdik. Bu sırada Büyük Taarruz başladı. Gece yarısı İrtibat subayı Çaya gitmemizi söyledi. Çay’dan sonra bir emirle Çobanlar’a ulaşmıştık. Geceyi Afyon’da geçirmiş ve 24 saatten beri ağzımıza lokma koymamıştık. Sabah erkenden Dumlupınar İstikametinde yola çıktık. Dumlupınar önlerinde arabamız bozuldu. Bu sırada bacağımdan da yaralanmıştım.Korkudan titreyen 6-7 Yunanlı karsımıza çıkmaz mı? Hemen onları esir aldık. Arabayı iterek istasyona kadar getirdik. Bunlardan birisi Trikupis’di. Uzun boylu, ince yapılı, pelerinini koltuğu altında taşıyan bir adam. Bunları aldığımız emire uyarak Afyon’a getirip karargaha teslim ettik.”
Hacı Ömer işte hikaye, dedikten sonra:
“— Size enteresan bir fıkra da anlatayım” dedi:
Trikupis esir olmadan bir gün önce bir köy kahvesinde:— Yarın diyor, kahveyi Ankara’da içeceğiz.
Bu sözü Mustafa Kemal’e tekrarladıkları zaman büyük kumandan gülüyor ve ;
“–Evet, yarın kahveyi Ankara’da içecekler paşa hazretleri” diyor.
Hakikaten öyle oldu. Trikupis ertesi gün esir edildikten sonra Ankara’ya gönderildi ve kendine kahve ikram edildi.Hacı Ömer gazeteye söyle göz attı ve ;
“—Unuttular o günleri unuttular.Şimdi de Kıbrıs diyorlar” dedi.
Sonrada ayağa katlı ve işaret parmağını duvardaki harita üzerinde dolaştırdı ve Kıbrıs üzerinde tutarak bir müddet daldı kaldı. Ve ağzından gayri ihtiyari birkaç kelime döküldü:
–“Emir sizden ölmek bizden yüzbaşım”
Ali Rıdvan Bülbül
Mekanı cennet olsun