tarafından eklendi tarafından eklendi

Uşak Halıcılığı Nasıl Sona Erdi?

Uşak halısına olan talebin en fazla olduğu dönem, Avrupa ve Amerika’da kalabalık bir orta sınıfın giderek zenginleşmesine paralel olarak 18. yüzyıl başlangıcıdır.Uşak Halıcılığı;1850- 1890 yılları arasında artan halı talebi nedeniyle top yekün Uşak şehrini, şurasından burasından halıcılığa yönlendirecek kadar büyük bir potansiyele ulaşır.

Uşak şehrinin son halı tacirlerinden Memduh Uşaklıgil’in oğlu Sadık Uşaklıgil’e sorduk;Uşak Halıcılığı Nasıl Sona Erdi?

Sadık Uşaklıgil: Şehrin halı dokuma potansiyeli her geçen gün artmasına rağmen genede talebe yetişememektedir.Bununla ilgili rakamları daha önce tercüme edip bu sayfada yayımladığım  Amerikalı Osmanlı ve Orta Doğu tarihçisi Prof.Dr.Donald Quataert’in 1993 yılında Cambridge Üniversitesinde yayınladığı Sanayi devrimi çağında Osmanlı imalatı isimli makalesinde bulabilirsiniz.

Son gerçek Uşak halılarından biri dokunurken. Sağ başta Memduh Uşaklıgil
Son gerçek Uşak halılarından biri dokunurken. Sağ başta Memduh Uşaklıgil

Uşak Halısına Olan Talebin Azalmasında Şark Halı Kumpanyası (Oriental Carpet Manufacturers) Faktörü

Sadık Uşaklıgil: Avrupa çapındaki en büyük halı tüccarlarının bir araya gelmesiyle 1907 yılında Londra’da kurulan Şark Halı Kumpanyası (Oriental Carpet Manufacturers) adını taşıyan bir kartel, Anadolu halıcılığına el atarak, Isparta, Burdur, Kayseri, Sivas gibi yerlerde kurslar açarak, özellikle oralardaki Hıristiyan nüfusu bol miktarda halı dokumaya yönlendirdi. İşçilik ücreti buralarda Uşak’a göre çok daha düşüktü ve Türk düğümü değil de, daha hızlı yapılabilen Acem düğümünü attıkları için çok daha hızlı dokuyabiliyorlardı.Bu durum, halısına olan talebin 200 yıldır sürekli artmasına alışmış ve sosyal-ekonomik yaşamını buna göre ayarlamış olan Uşak’ı durgunluğa sürükledi. Ama Uşak yine de dünyadaki en önemli halı dokuma bölgesi olma özelliğini, Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı boyunca da sürdürdü.

 Memduh Uşaklıgil (sol başta),  yabancı müşterilerine Uşak halısının niteliklerini anlatıyor.  Tezgâhın arkasındaki, Uşak'ın ünlü halı eksperleri,  Bursalılar ailesinden Gözlüklü Mehmet Efendi, onun yanında Hamal Osman Ağa, oturan yabacı İsveçli bir müşteri (adını unuttum), İsveçli’nin arkasında ayakta duran İzmirli ihracatçı Jak Kontente.
Memduh Uşaklıgil (sol başta), yabancı müşterilerine Uşak halısının niteliklerini anlatıyor. Tezgâhın arkasındaki, Uşak’ın ünlü halı eksperleri, Bursalılar ailesinden Gözlüklü Mehmet Efendi, onun yanında Hamal Osman Ağa, oturan yabacı İsveçli bir müşteri (adını unuttum), İsveçli’nin arkasında ayakta duran İzmirli ihracatçı Jak Kontente.

Yunan İşgalinin Uşak Halıcılığına Etkileri

Sadık Uşaklıgil: Babam Kurtuluş Savaşı sırasında bütün Uşaklı halıcıların İzmir’deki Levantenler ve Alsancak’ta mağaza ve depolar açmış bulunan İngilizler aracılığıyla büyük siparişler almaya devam ettiklerini söylerdi. Türk Ordusu’nun önünden kaçan Yunan askerlerinin 1922 yılının 31 Ağustosu ve 1 Eylül’ünde Uşak’ın büyük bir bölümünü ateşe verdikleri sırada, şimdi İş Bankası’nın bulunduğu yerde bizim aileye ait olan Helvacı Hanı’nda bulunan mağazamızın da hanla birlikte yakıldığını; İzmir’e sevk edilmeye hazır çok miktarda halıyla birlikte, iplikler, malzemeler, yüz yıldır biriken desen koleksiyonumuzun cayır cayır yandığını; kalabalık ailenin birden bire sermayesiz ve çok güç durumda kaldığını anlatırdı. Çünkü onlara iş vermesini umdukları İzmir’deki İngiliz halıcı Mr. Fritz de, Büyük Taarruz’da ordularımızın İzmir’e yaklaşması üzerine, panik içinde kaçan Rumlarla birlikte, mağazasını ve mallarını bile tasfiye edemeden İzmir’i terk etmişti.Uşak’taki Yunan yangını sırasında üstlerinde takılı bulunan bitmemiş halılarla birlikte çok sayıda halı tezgâhı da yanıp gitmiş. Siparişler kesilmiş. Şark Halı Kumpanyası da o zaman hâlâ İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da son derece ucuz işçilikle çok büyük miktarlarda halı üretmeye başlamış. Bütün bunların ardından gelen 1929 Dünya Ekonomik Krizi, Uşak halıcılığına son darbeyi vurmuş.

Uşaklı Halıcı Deve Nuri’nin Altınları

Sadık Uşaklıgil:Konumuzla doğrudan ilgisi olmamakla birlikte bu Mr. Fritz’le ilgili küçük bir öykü anlatmama izin verin. Uşak’ta meşhur halıcılardan Deve Nuri de bizim aile gibi bu Mr. Fritz’e halı dokutmaktadır. Adama çok güvendiği için parasının gerekli olmayan kısmını onun saklamasını istermiş.İngiliz’in İzmir’den kaçtığı anda Deve Nuri büyüğümüzün bu adamda büyük bir alacağı kalmıştı. Tabii ki Deve Nuri neye uğradığını şaşırmış ve perişan olmuş. Yapabileceği hiçbir şey yokmuş. Ama aradan çok geçmeden bir gün İngiltere’den bir mektup gelmiş. Şöyle diyormuş: “Dear Mr. Deve Noury, Sizinle haberleşemeden İzmir’den ayrılmak zorunda kaldım; ailemin hayatı söz konusuydu. I am very sorry. Ama size borcum olan altını kadife bir kese içinde kasama kilitledim.Ağzına da size ait olduğunu belirten bir not bağladım. Fakat duyduğuma göre Alsancak bölgesi ve dükkânım tamamen yanmış. Her yer yangın enkazı halindeymiş. Sizden rica ederim, bir an önce İzmir’e gidip alacağınızı kurtarınız”. Ve inanır mısınız, Deve Nuri büyüğümüz gerçekten İzmir’e gidip, Mr. Fritz’in dükkânının enkazını resmi yetkililerin gözetiminde kaldırtmış; yangın sıcağıyla kapağı kaynamış bulunan kasayı bulup açtırmış ve altınlarına eksiksiz kavuşmuş.

Uşak’ta Son Halıcılar

Sadık Uşaklıgil: Uzun süre iş gelmeyince Uşak’ta yeni ustalar yetiştirilemez olmuş; eski ustalar da bu dünyayı birer birer terk etmişler. 1980’lere kadar daha çok Uşak’a yerleşen köylülerce son derece düşük kalitede ve düşük malzemeyle ‘Konya Halısı’ denen, yalnızca Konya köylüsüne satılabilen bir halının dokuma işi devam ettiyse de, şehrimizin ekonomik hayatında hiç önemli bir yeri yoktu artık.Peki bu arada Yunan Yangını nedeniyle sermayesiz kalan ve mesleği halıcılık olan babam Memduh Uşaklıgil ne yapmış? Bir süre büfecilik yapmış, Uşak’ın adının büyüklüğü nedeniyle gelen tek tük siparişleri borç harç edindiği sermayeyle yapmaya çalışmış.

Uşak’ta Halıcılıktan Dokumacılığa

Sadık Uşaklıgil: Ama bu tek tük halı siparişleri çok yetersizdi. Üstelik II. Dünya Savaşı da patlak vermişti. Babam artık evli ve çocuk sahibiydi üstelik. O da evimizin alt katına üç tane pamuklu dokuma tezgâhı kurdu. O Savaş yıllarında babam gibi pek çok insan bu tezgâhlardan edinmiş ve yıllarca bez ve pamuklu kumaş dokumuşlardı.Uşak Halısına olan talep darlığı yaşandığı sıralarda yapılabilecek en iyi iş, “en temel ihtiyaç malzemeleri üretmektir” düşüncesiyle yapılan bu iş bir süre Uşak’ın bazı ailelerini geçindirmeyi sağlamış olsa da, İtalya,İspanya gibi ülkelerde elektrikli dokuma makinelerinin çıkışı (Bunlar çok daha sonraları Uşak’a da gelecek ve yaygınlaşacaktır) ile bu işi de öldürdü.

 Pedalla çalışan pamuklu dokuma el tezgâhı. Sol başta Memduh Uşaklıgil
Pedalla çalışan pamuklu dokuma el tezgâhı. Sol başta Memduh Uşaklıgil

Uşak Halısının Son Demleri

Memduh Uşaklıgil de halıcılığa dönerek hiç sevmediği ama iyi kötü bir talep bulunan Konya Halısı denilen halıları yapmaya başladı. Ama gücünün yettiği (zar zor yettiği) kadar iyi halı üretmeye de devam etti. Bugün hâlâ Uşak’ta bir çok aile o halılardan kullanır. Ben de dahil birkaç firma 1980’den sonra özellikle Simav köylerinde Uşak halısı adı altında iyi halılar dokuttuk. Çünkü Uşak’ın içinde artık iyi halı dokuyacak kimse kalmamıştı. Fabrikalar ve dokuma tezgâhları çoğalmıştı. Ama bu dönemde dokuttuğumuz halılar bu sayfada dokunurken görülen son örnekler gibi değil; Uşak özellikleri taşımak yerine müşterinin talebini karşılamaya çalışan halılardı. (Kötü halı demiyorum, ama otantik halılar değillerdi ve artık olamazlar da…)

Anlatan ve yazan : Sadık Uşaklıgil

Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir