Osmanlı Dönemi ,Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) önemli bir zanaat merkezidir. Bu dönemde Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) şöhreti İstanbul’a kadar ulaşmış Minarecilik mesleğini kuşaktan kuşağa aktaran “Minareciler” namı ile meşhur bir aile bulunur.
Osmanlı Devletinin ilk yıllarında Yeniçeri Teşkilatı içinde kurulan Hassa Mimarlar Ocağı ; Osmanlının Mimarlar odası ve okulu hüviyetinde ki önemli bir kurumudur.
Osmanlı mimarlık faaliyetlerinde mimarların yetenekleri ve uzmanlık alanları dikkate alınarak iş taksimine gidildiği ve bu sebeple bazı Hassa mimarlarının mermerci, minareci ve buna benzer bazı unvanlarla anıldıkları görülmektedir.
Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) eşrafından 7 kuşak minareci olan bu ailenin dip dedesinin Minare Mimarı veya Minare Kalfası gibi bir unvana haiz olup olmadığını bilmiyoruz,ama Hassa Ocağında eğitim almadan bu mesleği icra edemeyeceği malumdur.
Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) eşrafından Minareciler sülalesi içinde günümüze aktarılan rivayete göre ailenin kökeni Denizli vilayeti Buldan kazasından gelmektedir.
Üsküdar Selimiye Cami Minaresine Yapılan 1848 yılı Tamiratını yapan Uşaklı Minare Ustası Hacı Mehmet Kimdir?
Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) ‘den İstanbul’a getirilen bir minare ustası olan Hacı Mehmet; III. Selim tarafından Üsküdar’da inşa edilen Büyük Selimiye Cami Minare külahı kurşunlarının değiştirilmesi sırasında minareden düşmüş ve ayakları kırılarak sakat kalması üzerine Vakıflar Bakanlığı tarafından maaş bağlanmıştı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde ki 1266: 968/199–200 sayılı evraka göre ;
“Selimiye Cami, minare külahı kurşunlarının değiştirilmesi sırasında minareden düşüp ve ayaklan kırılan Uşaklı minare ustası Hacı Mehmet adındaki şahsa 29 Recep 1265/1848 tarihinden geçerli olmak üzere, Evkaf Nezâreti’nce ayda 100 kuruş malul maaşı bağlanacağı ikamet yeri itibariyle aylığının Kütahya Kaymakamlığı vasıtasıyla ödenmesi kararlaştırılmıştır.”
diye bahseder.
Belgede mezkur yıllarda ki Uşak kazası nüfus defterleri incelendiğinde Minarecilik mesleğinin erbabından olan “Uşaklı minare ustası”olarak bahsedilen Hacı Mehmet Efendi;Nahiye-i Göbek(Ulubey İlçesi) eşrafından Minareciliği 7 kuşaktır aile mesleği olarak ifa eden Minareciler isimli aileden olduğunu tahmin ediyoruz.
Zira Uşak ili Ulubey Kazası ,Cami Kebir(Ulu Cami) Mahallesindeki cami, girişinin yukarısındaki kitabeye göre 1301 H. /1883-4 M. tarihinde inşa edilmiştir . Yapının minaresi ise 1314 H. /1896-97 yılında, minareci Hacı Hafız Ali tarafından yapılmıştır.
Mermere yazılmış üç satırlık kitabe şu şekildedir:
Üstadı-ı kamilleri yapdı binayı Her taşı koydukça zikri-i Mevlayı Amel-i minareci Hacı Hafız Ali Sene 1314
Osmanlı Devletinde minarecilik mesleği ;Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde merkezden taşraya kadar uzanan tüm imar ve inşa faaliyetlerini ifa eden Hassa Mimarlar Ocağı içinde oldukça itibarlı bir konuma sahipti.
Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) kazası eşrafından Minare Ustası bu aile Hassa Mimarlar Ocağı eğitiminden geçmiş olmalıydı.
Ulubey’deki Ulu Cami minaresindeki kitabede adı geçen minareci Hacı Hafız Ali’nin, Eşme Elvanlar Mahallesi Aşağı Cami kitabesinde de adının geçmesi onun bu mahalde tanınan bir minare ustası olduğunu gösterir.
Kütahya Vilayeti Uşak Kazası Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) Vergi Gelirleri III. Selim Han Vakfına
Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) ; 15.yüzyıl Osmanlı Klasik Döneminde nahiyeden toplanan vergi gelirleri “Mir-liva (Tuğgeneral) Hassı “olarak görülmekte yani rütbeli askere maaş olarak ödenmektedir.
Ulubey İlçesi(Nahiye-i Göbek) ;18.yüzyıl Osmanlı Duraklama Dönemi nahiyeden toplanan vergi gelirleri Fransız Devriminin eşiğinde 1789 yılında tahta çıkan yenilikçi ve aydın Osmanlı Padişahı Sultan III. Selim Han zamanında Sultan Selim–i Salis Han Vakfı’na bağlanmıştı.
Sultan Selim–i Salis Han Vakfının 23 Ca.1215 / 30 Ekim 1800 yılında kurulduğu bilgisi Vakfiye Senedi üzerinden sabittir.
Türk Mimari Geleneğinin Osmanlıda Kurumlaşması; Hassa Mimarlar Ocağı
Osmanlı İmparatorluğu teşkilatında; Anadolu’da Selçuklu, Beylikler ve Erken Osmanlı Dönemlerinde genellikle ,serbest ve gezginci gruplar halinde faaliyet gösterdikleri anlaşılan, mimar ve mimariyle ilgilenen sanatçıların hızlı gelişen şehirleşme süreci içinde yeterli olamayacağı anlaşıldığında Osman Gâzî’ döneminden beri devlet bünyesinde bir birliğe sahip olduğu bilinmektedir.
Osmanlı Dönemi Mimarlık Mesleğinin Kurumlaşması; Osmanlı Devletinin kuruluş döneminde 1362 yılı yılında Sultan I. Murad döneminde kurulan Yeniçeri Teşkilatı içinde teşkilatlanması Hassa Mimar Ocağı ismiyle olmuş idi.
Osmanlı Devletinin başarılarında çok önemli bir yere sahip olan Yeniçeri Ocağı; II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) Döneminde yeniçerilerin devlet işlerine müdahaleleri mutat hâle geldiği gerekçesi ve sayılarının İstanbul’da azaltılması amacıyla taşraya muhafız birlikleri olarak gönderildiler.
Bu dönemde Osmanlı taşrasında teşkilatlanan Yeniçeri kışlalarından biride Kütahya’da kuruldu.
İslam Medeniyeti İçinde Minare Mimarisi
İslam Mimarisine hicri 58 senesinde Eshab-ı kiramdan hazret-i Muaviye’nin emriyle, Mısır Valisi Mesleme bin Mahled tarafından eklenen minarelerden önce;ezan mescitlerin dışında yüksek bir yerde, dam, duvar üzerinde okunur iken daha sonraları minare yapımı yaygınlık kazandı.
Türk Mimarlık Tarihi; Türk tipi minare mimarisini Gazneli ve Karahanlı Minare Mimarisi üzerinden geliştirerek Büyük Selçuklular Mimari örnekleriyle Osmanlı dönemine ulaştırır.
İslam Mimarisi içinde Osmanlı Mimarisi Cami Minareleriyle öne çıkar. Osmanlı Mimarisi dışında bir çok İslam ülkesinde minare yapımı camiden ayrı bir yapı gibi durup bütünleşememekte, minarenin oranlarıyla kubbenin oranlarını bağdaşmamaktadır. Oysa Osmanlı bunu başarmıştır. Sonradan eklenmiş olmalarına karşın, Ayasofya’nın minareleri bile, insanı rahatsız etmezler.
Osmanlı Modernleşme Sürecinde Yeniçeri Ocağı ve Hassa Mimar Ocağı
Osmanlı Devletinin Modernleşme süreci başlangıcında Osmanlı Ordusunun daimi asker sınıfını teşkil eden Yeniçeri Teşkilatının yenilenme teşebbüslerine karşı çıkmaları üzerine III. Selim tahta çıktıktan sonra devlet kurumlarının ele alınarak ıslah edilmesini hedefleyen geniş programlı yenileşme hareketini uygulamaya girişmiştir.
Osmanlı Devletinde Şehir Planlaması Örneği; İstanbul Üsküdar Selimiye Mahallesi
Üsküdar Harem İskelesi arkasında Selimiye olarak anılacak yeni bir semt kurmuş, burasını büyük bir kışla, adıyla anılan cami, tekke, hamam ve diğer binalar, zâbit evleri, iş yerleri inşasıyla mâmur hale getirmiş.
Sultan III. Selim’in, Kavak Sarayının arazisi üzerinde inşa ettirdiği Selimiye “mahallesi”, büyük ölçekli bir “kentsel alan” olarak, içeriği, konumu, kapsamlılığı ve kuruluş biçimiyle o güne kadar süregelen Osmanlı alışkanlıklarını aşmaktadır.
Kavak Sarayı;Bizans döneminde İmparatorun Yazlık Sarayı olarak kullanılıp savaşlarda harap olan Harem İskelesinin doğusunda ki meşhur Haeruem Sarayı üzerine Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapıldığı tahmin edilmektedir.
Bu durum, geleneksel anlayıştaki “Sultan külliyesi” kavramı, cami ve çevresine toparlanan çeşitli yapılarla meydana gelirken, Selimiye Camisini de içeren Selimiye külliyesi, yapılarının çeşitliliği ve kapsamı ile çok farklı bir oluşum sergilemektedir.
Selimiye Külliyesi’ne mimarlık ve şehircilik tarihi açısından önem kazandıran olgulardan biri de “mahallenin” devlet tarafından inşa edilmesi olduğu kadar, “mahallenin” birbirini dik kesen sokaklarıyla, kentsel ölçekte tasarlanmış bir yerleşim alanı olmasıdır.
III. Selim tarafından 1789–1807 yılları arasında; Avrupai Barok Mimari tarzında inşa edilen Büyük Selimiye Cami, Üsküdar’da Selimiye Kışlasının karşısındadır.
İnşa edildiği ilk yıllarda cami minaresi çok kalın görüldüğü için minare taşları yontulup inceltmeye çalışılmış; 1823 yılında şiddetli bir lodos fırtınasında minarelerden biri tamamen, diğeri kısmen çökmüş ve daha sonra bu minareler tekrar bina olunmuştur.
Selimiye Camii’nin ilk tadilat işlemi; kalın bulunan cami minarelerinin taş yontma sistemi ile inceltilmesidir. Ancak 1823 yılında yaşanan şiddetli bir lodos fırtınası, bu inceltme fikrinin çokta yerinde bir karar olmadığını ortaya koymuştur.Fırtınada iki minaresi de yıkılan Selimiye Cami yeniden restorasyona girmiştir.
Yazan: Ömer Aşçı