Uşak Kazası; Amerikalı Evanjelik din adamı Dr. Francis Edward Clark (1851-1927) in Dünya Turunun 1911 yılında önemli duraklarından biridir. Bu seyahatte kendine eşi Harriet Clark ve 13 yaşında ki oğlu da kendine eşlik etmektedir.
Francis Edward Clark Kimdir?

Dr. Francis Edward Clark; Anadolu halkını Hristiyanlaştırmak yada Ortodoks Rumları ve Gregoryan Ermenileri Protestanlaştırmak üzere yoğun mesai harcayan, ömrünü buna vakfeden Amerikalı Protestan-Evanjelik Misyoner bir papazdır. Amerika’da kendi kurduğu Young People’s Society of Christian Endeavour/ Hristiyan Gençlik Çalışma Topluluğu adına Türk topraklarındadır.
Francis Edward Clark, 12 Eylül 1851 tarihinde Kanada’nın Ottawa bölgesinin Quebec şehrinin Aylmer semtinde doğdu.1873’te Dartmouth Koleji’nden ve 1876’da Andover İlahiyat Okulu’ndan mezun oldu. Portland , Maine (1876–83) ve Güney Boston (1883–87) şehirlerinde kilise papazı olarak görev yaptı. 1881’de Young People’s Society of Christian Endeavour/ Hristiyan Gençlik Çalışma Topluluğu ‘nu kurdu.
Bu topluluk, 1900’lerin başlarında nüfuzunun zirvesinde 3.500.000’den fazla üyesi ile dünya çapında etkili bir öğrenci evanjelizmi hareketi haline geldi. 1916 yılında yazdığı “Christ and the Young People/ İsa ve Gençler” isimli eseri Amerika Gençlik Bakanlığı tarafından yayınlanan Hristiyan Gençlere hitap eden ilk kitap olma özelliği taşıyordu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletine bağlı Middlesex şehrinin Newton ilçesinde 26 Mayıs 1927’de öldü.
Anadolu’da İlk Protestan Misyonerlik Faaliyetleri nasıl Başladı?
Protestan misyoner örgütlerin dünyayı aralarında paylaştıklarında Osmanlı, ABD’nin payına düşmüştür. Osmanlı devletine gelen ilk Protestan misyoner 1815 yılında Mısır’a gönderilen İngiliz Church of Missionary Society /Kilise Misyoner Topluluğu’ na bağlı bir papazdır. Onu 15 Ocak 1820’de İzmir’e gelen Pliny Fisk ve Levi Parsons adlı Amerikalılar izlemiştir.
Bu iki kişi ABCFM yada BOARD (American Board of Commissioners for Foreign Missions/ Amerika Yabancı Misyon Komiserleri Kurulu) adlı misyoner örgütün elemanlarıdır. Kendisini kiliseye adayan misyonerlerden istenen şey öncelikle gittikleri ülkelerin dilini, dinini ve kültürünü öğrenerek eksik noktaları tespit ettikten sonra ona göre taktik geliştirmeleridir.

Dr. Francis Edward Clark (1851-1927); Evanjelik Protestan Hristiyan bir papazdır. Evanjelik İnanç Sahibi olan Hristiyanların sayıları sadece Amerika’da 70 milyona ulaşıyor ve İncil’de yer aldığını iddia ettikleri kehanetleri gerçekleştirmek için çalışıyorlar. Evanjelistler bu kehanetler göre şuna inanıyor ;
Kıyamet 2000′ li yıllarda Ortadoğu’ da kopacak ve Hristiyanlar da İsa Mesih sayesinde dünyaya hakim olacak. Böylece Tanrı Son Savaş’la İblis’ i yok edip dünyayı ele geçirerek, her şeyin denetimini sağlayacak. Kurulacak “Tanrı İmparatorluğu” ndan önceki son seferde fethedilecek ülke Edom, yani Anadolu ‟dur. Bu tanrı krallığı Aziz Pavlus tarafından kurulan Dünyanın ilk 7 Kilisesi üzerinden yönetilecektir. Bu 7 Kilise Batı Anadolu da ki; Efes Meryem Ana Kilisesi, İzmir Kilisesi, Bergama Kilisesi, Akhisar Kilisesi, Salihli Kilisesi, Pamukkale Kilisesi ve Alaşehir Kiliseleri’ dir.
EVANJELİK HRİSTİYANLAR DA KIYAMET İNANCI-Büşra ELMAS-BURSA – 2017

Hristiyan misyonerlerin bir ağ gibi Anadolu’nun her yanına yayılması ile birlikte Ermeni isyanları patlak vermiş, Anadolu’nun bir Türk ve İslam ülkesi olma özelliği yok edilerek Hristiyanlaştırılmak istenmiştir.
Dr. Clark ‘ın Seyahatnameleri
Dr. Francis Edward Clark; Seyahatte boyunca aldığı notları 1894 yılında ” Our Journey Around the World/ Dünya Etrafında Yolculuğumuz” ve 1914 yılında “The Holy Land of Asia Minor/ Kutsal Toprak Küçük Asya” ismiyle kitaplaştırır. Clark ailesi 4 bin mil yaparak, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Çin, Hindistan, Mısır, Filistin, Türkiye, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya’yı dolaşmıştır. Kitaba eşi Harriet Clark da kadın gözüyle izlenimlerini ekler.
The Ellsworth American Gazetesinin 2 Ocak 1912 tarihli sayısında Dr. Clark’ ın bu seyahatinden şöyle bahseder;
Dr. Clark’ ın Son Yolculuğu
Dr. Clark ve eşi, yeni döndükleri Avrupa ve Küçük Asya’yı kapsayan altı aylık yolculuklarında çoğu “Christian Endeavour/Hristiyan Çalışma Topluluğu” örgütlenmesinde ki şu şehirleri ziyaret ettiler;
Rotterdam, Amsterdam, Dordrecht (Hollanda); Cassel, Eisenach, Leipzig ve Berlin (Almanya); Pabianice, Varşova (Rusya Polonyası) ; Riga ve St. Petersburg (Rusya); Cracow ve Lemberg (Galiçya); Czernowitz, Bukowiua(Ukrayna) ;Bükreş(Romanya); Brașov (Romanya-Transilvanya ); Budapeşte Zatmar-Xemeti, Debreczeu ve Pees(Macaristan); Agram (Hırvatistan); Triest (Hırvatistan) ; Korint, Atina ve Elefsis (Yunanistan); Xeapolis, Philippi (Makedonya); Napoli, Pozzuoli (İtalya); İstanbul, Selanik, Karaferye (Veria), Drama, Antalya, Eskişehir, Konya, Lystra Antik Kenti, Uşak, Alaşehir, Sart(Salihli) Antik Kenti, Manisa, Akhisar, Soma, Bergama, İzmir, Efes Antik Kenti, Laodikia Antik Kenti, Hieropolis Antik Kenti (Osmanlı Devleti-Küçük Asya)
Bu listenin son bölümünde yer alan şehirlerin çoğu Dr. Clark’ ın “St. Paul şehirleri ve “Asya’nın Yedi Kilisesi” kitabında bahsettiği şehirlerdir.
Dr. Clark Seyahatinde karadan ve denizden 17. 000 mil yol kat etti. Bu esnada, “Christian Endeavour/Hristiyan Çalışma Topluluğu” için on bir ülkede ve (tercümanlar aracılığıyla) sekiz farklı dilde yetmiş kadar konferans verir iken Bayan Clark, çoğunluğu gençlere ve gençlik hakkında olmak üzere birkaç söyleşi yaptı.
The Ellsworth American Gazetesinin 2 Ocak 1912 tarihli sayısı
Dr. Clark ‘ın The Holy Land of Asia Minor/ Kutsal Toprak Küçük Asya Eserinde Uşak Bölümü
Dr. Francis Edward Clark, 1911 yılında yaptığı Avrupa’ dan başlayıp Anadolu’ ya uzanan seyahatini “The Holy Land of Asia Minor/ Kutsal Toprak Küçük Asya” ismiyle 1914 yılında kitaplaştırır. Bu eserin 7.Bölümünün 163. ile 169. sayfaları arası Uşak Kazasından bahseder;

Küçük Asya’nın Kutsal Toprakları
Küçük Asya’nın Yedi Şehrine yolculuğumuzda, Alaşehir’ e büyük bir ova üzerinden yaklaştık. Geniş bir alanı kaplayan Küçük Asya’nın iç kısmını oluşturan bu topraklar Küçük Asya’nın Yedi Şehrinin kuzey ve doğusunda konumlanır.
Francis Edward Clark-The Holy Land of Asia Minor : The Seven Cities-1914
Yazarın bahsettiği 7 şehir; Aziz Pavlus tarafından Batı Anadolu da kurulan Dünyanın ilk 7 Kilisesi olan, Efes Meryem Ana Kilisesi, İzmir Kilisesi, Bergama Kilisesi, Akhisar Kilisesi, Salihli Kilisesi, Pamukkale Kilisesi ve Alaşehir Kiliseleri’ dir.

Uşak Şehrinde Halıcılık
Keskin bir kış sabahının çok erken saatlerinde, Uşak ‘tan ve Uşak ‘ta ki tarif edilemez otelden ayrıldık. Tren yolculuğu başladığında muhtemelen beş kıta da da bulunabilecek vahşi bir tabloyu andıran güzel manzarayı seyrederek ilerliyorduk.
Uşak için kesinlikle hareketsiz, cansız ve ilgi çekici değildir denilemez. Camilerinin minareleri metalle kaplanmış olup, biz oradan ayrılırken güneşin yansımasıyla parıldıyorlardı.
Arpa, buğday ve afyon, bu bölgenin zengin kızıl topraklarında yetiştirilen başlıca ürünlerdi ve en önemlisi, burası, bizim Türk halıları olarak adlandırdığımız büyük, kaliteli halıların asıl üretim merkezidir.
Halıların büyük çoğunluğu kişilerin kendi evlerinde üretilmektedir. Binlerce kadın ve kız, dokumacı olarak çalışırken, erkekler de yünlerin yıkanması ve boyanması ile uğraşmaktaydılar. Halı dokumacılığı bu bölgenin en temel el sanatıdır.
Halı dokuma işi bölgede en önde gelen sanayi kolu olup Küçük Asya’nın Yedi Şehrinden en az üçünün (İzmir , Akhisar, Alaşehir) başta gelen üretim şeklidir.
Bu halıların nasıl yapıldığını önceki bölümden biraz daha uzun olarak göstermek için bir veya iki paragraf alıntı yaparsam okuyucularımın ilgisini çekebilir;
Müstakil bir evde geniş ve boş bir oda hayal edin, önümüzde büyük bir çerçeve var, belki de yirmi fit (6 metre) genişliğinde; çerçevenin önünde, usta parmakları şimşek gibi içeri ve dışarı fırlayan yarım düzine kadın ve kız çocuğu oturuyor.
Tezgâhın önünde, kafalarının üzerinde asılı duran farklı renklerdeki makaralardan beşer santimetre ip koparırken, parmakları havada şimşekler misali uçuşan yarım düzine kadın ve kız çocuğu oturuyor.
Bu insanlar inanılmaz derecede hızlı çalışarak küçük iplikleri önlerindeki dişlere düğümlüyor ve bu suretle de yeteneklerini gözler önüne seriyorlar.
Parmaklarını o kadar hızlı hareket ettirirler ki, usta bir piyanistin tüm becerisi ve hassasiyeti gibi, parmaklarını takip edebilmek güçtür. Küçücük iplik parçalarını koparıp bağlarlar. Farklı renkte iplikleri koparıp düğümleyip bu titiz işi saatlerce sürdürürler. Ta ki yakında kirlenecek ve kirli ayaklar tarafından ezilecek olan halıyı yapmak için büyük çerçevenin önünde içeri ve dışarı uçan yorgun ellere sempati duyana kadar…
Yün ipliklerle atılan düğümler bir sıra olduktan sonra taranır ve büyük makaslarla bile kesilir ve daha sonra kendine özgü şekilli bir çekiçle vurulur; ve yine de becerikli bir kadının uzun bir iş gününde dokuyabileceği miktar yalnızca 60*25.4 cm (iki fit genişliğinde bir halının yalnızca on inç kadarı) kadardır.
Francis Edward Clark-The Holy Land of Asia Minor : The Seven Cities-1914
1840’ lar da şehrin temel iktisadi faaliyetini teşkil eden Uşak halıları, İzmir limanının en önemli ticari kalemlerden birisiydi. 1870’ ler de ise, Anadolu’da ki bu imalatın dörtte üçünün bu şehirden yapılması, Uşak’ın halıcılıktaki ağırlığını ortaya koymaktadır.
Halı İpi Boyacılığı Sektörü
Halı iplerini boyamakta kullanılan renklendiriciler den en önemlisi, tüm bu bölgede ve özellikle Akhisar civarında bolca yetişen ve hiç şüphesiz, Lydia’nın sözde mor denilen boyayı boyadığı renk olan kök boya bitkisi ( Rubia tinctorum L.) kökünden elde edilir.
Son yıllarda, anilin boyaları ile üretilen iplikler büyük ölçüde yabani bitkilerden üretilen kök boyalı ipliklerin yerini almıştır. Eski Türk Kırmızısı ve çivit mavisinin yerini Hindistan ve Amerika’dan gelen anilin boyalar almıştır. Bu büyük ölçüde el emeği iplik üretiminin bozulmasına ve Uşak Halılarında müşteri kaybına neden olmuş.
Francis Edward Clark-The Holy Land of Asia Minor : The Seven Cities-1914
İngiliz Sir William Henry Perkin’in 1856 yılında ilk sentetik organik boyar maddeyi keşfetmesi sonrası boyar madde kimyası açısından yeni bir çağın başladığı özel bir dönemdi.
Tüm Dünyada bu keşif, modern kimya endüstrisinin temeli olarak kabul edilir. Bay Perkin, taş kömürü kadranından elde edilen renksiz bir aromatik yağ olan anilin ile deneyler yapıyordu. Anilin’i potasyum bikromat ile okside etmeye çalışırken siyah bir çökelti oluştuğunu fark etti.
Bu madde potasyum bikromat ile saf olmayan Anilin’in karışımı idi. Rengi yok etmeye çalışırken bu çökeltiyi alkol (etanol) ile işleme soktuğunda elde ettiği çözeltinin ipeği mora boyadığını keşfetti. Perkin bu renge “Mauve” ve boyaya “Mauveine” adını verdi. Bu adı verirken hatmi çiçeğinin Latince ismi olan “Malva” dan esinlenmişti.
Perkin’in sentetik boyar madde üretim devrimi İngiltere, Fransa, Almanya, İsviçre ve Amerika’da hızla yayılmış, yirminci yüzyılda da Japonya, Hindistan ve Çin’ e kaymıştır.
Osmanlı’nın klasik döneminde Dünya kök boya ihtiyacının yüzde otuzundan fazlasının Anadolu’dan karşılandığı ve bunun İngiltere, Amerika ve Fransa’ya ihraç edildiği kaynaklarda yer almaktadır.
Anadolu Türk Dokumalarında kendine özgü tonu nedeniyle öne çıkan renkler kırmızı ve lacivert idi. Ve bu renklerin ilki kök boya bitkisi ( Rubia tinctorum L.) kökünden elde edilen “Türk Kırmızısı ” idi. Lacivert ise, halk arasında gök olarak isimlendirilmek te ve çivit otundan elde edilmekteydi.
Anadolu’da ilk olarak İzmir’de, İngilizlerin siparişleri doğrultusunda dokunan halıların iplerinde, Almanya ve Belçika’dan getirtilen sentetik boyaların kullanıldığı görülmektedir.
Uygulaması kolay ve ucuz olan sentetik boyaların kullanımı günden güne artış göstermiş ve ithal edilmeye başlanmıştır. Bu da doğal boyar madde üretiminin gerilemesine sebebiyet vermiştir.
Alaşehir’ e Tren Yolculuğu

Uşak’ ta halı tezgahları arasında daha fazla kalmamız mümkün değil, Alaşehir/ Philadelphia’ ya gitmek üzere hareket ediyoruz. O küçük Uşak Şehrinden ayrıldıktan sonra Alaşehir’ e doğru yolumuz yokuş aşağıya kıvrıla kıvrıla ilerliyor.
Antik dönemde Philadelphia olarak anılan şehir denizden yalnızca bir kaç yüz metre yükseklikte… Alaşehir yolculuğumuzun son bölümünde iniş oldukça dik olup tren tünelden tünele geçerek korkutucu bir hızla ilerlemektedir.
Aşağımızda kar fırtınası sonrası ilginç şekillere bürünmüş dağınık ve yumuşak kireç taşı kaya yığınlarıyla kaplı büyük bir ovayı görebiliyorum. İniş bitip yol sonlandığında Gediz Nehri’ nin bir kolu olan Kuzuçay (Cogamus)’ ının suladığı Kuzuçay Vadisine geldik.
Gediz Vadisinin ve heybetli Boz Dağ’ ın sunduğu muhteşem manzaralardan sonra Kuzuçay Vadisinde ki antik Philadelphia şehrinin oldukça uysal manzarasını Boz Dağ’ ın fon oluşturduğu güzel dağ görüntüleri süslemektedir.
Francis Edward Clark-The Holy Land of Asia Minor : The Seven Cities-1914
Metin Tasarımı ve Müellifi Ömer AŞCI
© Copyright www.usaktayiz.com tüm hakları saklıdır. Kod, haber, resim, röportaj gibi her türlü içeriğinin tüm telif hakları www.usaktayiz.com.tr‘a aittir. www.usaktayiz.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar www.usaktayiz.com ‘un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz .www.usaktayiz.com ‘daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. www.usaktayiz.com ‘da hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zaman değişikliğe gidebilir.Bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir.