Evliya Çelebi; 1671 yılında çıktığı Hac yolculuğunda dostu Şair Saili Çelebi ve hizmetlisi Kâzım Efendi ile Uşak Kazasına bağlı Banaz Nahiyesinde bir gece konuk olur.
Evliya Çelebi Girit Adası’nın Osmanlı topraklarına katıldığı savaşta savaştıktan sonra 1670 yılında 6 ay kaldığı İstanbul’da sıkılmış ve rüyasında babasının işaretiyle gezisinin gerçek gayesi olan Mekke ve Medine’ye giderek hac görevini yerine getirmek üzere 1671 yılında yakın dostu Şair Saili Çelebi ile İstanbul’dan ayrılmıştır. Evliya Çelebi, 41 yıl süren seyahatinde not aldığı gözlemleriyle “Seyahatname yahut Tarih-i Seyyah” adıyla bilinen muazzam bir eser yazmıştır.
Evliya Çelebi, Banaz Nahiyesine dair hatıralarını başyapıtı olan “Seyahatname yahut Tarih-i Seyyah” adıyla bilinen 10 ciltlik muazzam bir eserinin 9. Cildinde şöyle anlatır;
Banaz Nahiye Merkezi Halkı Tımarlı Sipahiler ve Ailelerinden oluşur.
Kütahya hakinde yüz elli akçe kazayı sipahidir. /Kütahya topraklarında yüz elli akçe vergi miktarında olan sipahi kazasıdır. Zira cümle ahalisi kavmi sipahidir. / Bütün ahalisi sipahi aşiretlerindendir. Senevi üç yüz ya beş yüz hasılı olur. / Senede üç yüz ile beş yüz akçe değerinde tarımsal ürün hasılatı olur.
Evliya Çelebi seyahatnamesi. Dokuzuncu cilt. Anadolu, Suriye, Hicaz (1671-1672). [Ankara]: Maarif Vekâleti, 1935 (İstanbul: Devlet Matbaası).
Evliya Çelebi, Banaz Nahiye Merkezinde ki halkın Tımarlı Sipahiler ve ailelerinden oluştuğunu söylemektedir. Osmanlı Klasik Döneminde Osmanlı Ordusunun en güçlü ve itibarlı sınıfı atlı usta savaşçılardan oluşan “Tımarlı Sipahiler” dir. Birçok Avrupalı oryantalist Tımarlı Sipahileri “Osmanlı Ordusu Şövalyeleri” diye tanımlamaktadır. Tımarlı Sipahiler; kendilerine tanımlanan topraklarda öşür vergisi toplayarak geçinmektedirler.
Sipahinin toprak üzerindeki haklarından biri boş toprakları sözleşmeyle ve peşin ödenen bir kira “tapu resmi” ile talep eden köylünün tasarrufuna verme yetkisiydi. Köylü toprağı sürekli işlemeyi ve zorunlu vergileri ödemeyi üstlenirdi. Ekinlik, bostan ya da çayır olarak aldığı toprağın kullanımını değiştiremezdi. Arazisindeki boş toprağa bir köylü yerleşmişse sipahi ondan sadece yasal vergileri alabilirdi. Böylece devlet verimliliği artırmak için tımarına köylü yerleştirerek ekilen toprağını artıran sipahiyi ödüllendirirdi.
Osmanlı Taşrasında Zirai Üretim: Osmanlı Sipahisi ve Köylüsü-Harran Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Ali TÜRKMENOĞLU-Türk Akademik Araştırmalar Dergisi-Yıl 2021, Cilt 6, Sayı 2
Banaz Kazasının Çarşısı ve Hamamı Yoktur
Nahiyesi kırk pare kura bir bağlı ve bir bahçeli uz içinde yüz haneli ve bir camili ve hamamsız ve çarşısız bir nasbcıktır. / Kaza merkezi (nahiyesi) kırk köyün bağlı bulunduğu ve verimli bahçeler içinde yüz elli hanelik ve hamamı olmayan ve çarşısı olmayan küçük bir kasabacıktır. Ve matekaddem Uşak kazasından ifraz bir kazadır. / Geçmişinde Uşak Kazasına tabi olup sonradan kaza olmuştur.
Evliya Çelebi seyahatnamesi. Dokuzuncu cilt. Anadolu, Suriye, Hicaz (1671-1672). [Ankara]: Maarif Vekâleti, 1935 (İstanbul: Devlet Matbaası).
1530 tarihli Anadolu Defterinde XVI. yüzyılda Banaz’da bir pazarın bulunduğu bilinmektedir. Fakat Evliya Çelebi, 17. yüzyılda 1671 tarihinde kasabada bir çarşı bulunmadığını ifade etmektedir. Bu durum yörenin 16.yüzyılda Celali İsyanları nedeniyle nüfusunun azalması nedeniyle olabilir. Muhtemelen Banaz halkı bu ihtiyacını kendine yakın bulunan Uşak kazasından gidermekteydiler. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde verdiği bilgilere bakılırsa, XVII. Yüzyılın son çeyreğinde idari olarak Banaz, Kütahya Sancağının Uşak kazasına tâbî bir nahiyedir.
Banaz Halkının Çoğu Uyuzdur
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde kaplıcalardan bahsederken cereb ve giciyik yani kızıl uyuz adı verilen hastalıklardan bahseder.
Ve halk ekseriya gezdir yani uyuzdur. / Halkın çoğu uyuz hastalığından mustariptir. Darbı mesel bir âdem çok kaşınsa Banaz uyuzu mu oldun derler zira abı havası gayet sakildir. /Örneğin; bir adam çok kaşınsa Banaz Uyuzu mu? Oldun derler. Zira suyu, havası oldukça sıkıntılıdır. Murat Dağı kasabanın şimal canibine vaki olmuş bir azîm gûhu bala yaylaktır. / Murat Dağı; Banaz Kazasının kuzey tarafında devasa yükseklikte bulunan yaylalara sahiptir. Bu kasabaya iki saat karibdir. / Murat Dağı; Banaz Kazasına iki saat uzaklıktadır. Andan cereyan iden enharın birisi bu Banaz kasabası içinde güzer idüb ahalli Banaz bu abı nabdan nuş idüb uyuzdan halâs olurlar. / Murat Dağı’ndan doğan nehirlerden birisi Banaz Kasabası içinden geçmekte olup Banaz Halkı bu berrak sudan içerek Uyuz Hastalığından kurtulurlar. Ve eğer bu abı zülâl olmasa cümle Banaz halk Uyuzdan helak olurlardı. / Ve eğer Banaz Nehri (bu güzel su) olmasaydı bütün Banaz halkı Uyuz hastalığından helak olurlardı. Böyle bir sakil yerdir. / Böyle sıkıntılı bir yerdir. Bizaruri bir gece anda mihman olup ertesi canibi kıbleye 4 saatte evsaf Kala-i Şah İshak yani şehri Uşak. / Zorunda olmasak ta Banaz Kazasında bir gece konuk olduğumuz günün ertesinde 4 saat sürecek Şah İshak Kalesi diye bilinen Uşak Şehrine doğru yola çıktık.
Evliya Çelebi seyahatnamesi. Dokuzuncu cilt. Anadolu, Suriye, Hicaz (1671-1672). [Ankara]: Maarif Vekâleti, 1935 (İstanbul: Devlet Matbaası).
Banaz Hamam Boğazı Kaplıcası
Banaz Kazasının 7 km doğusunda bulunan Tarihi Hamam Boğazı Kaplıcası; 60 derece sıcaklıkta 40 lt/sn. debiye sahip şifalı suya sahip termal bir bölgedir.
Fakat faydası o derecedir ki bir insan Banaz ve Honaz kasabası halkı gibi giciyik yahut kızıl uyuz olsa, bu kükürtlü ılıcasında başka tellâklar vardır, uyuz hâllerini çok çok iyi bilip uyuzluktan haberdar olmuşlardır, onlar uyuz olan adamlara pak keseler sürüp, kükürtlü halvetine girip yarım saat tahammül edene aşk olsun. Dışarı çıkıp bir eski gömlek giyip, bir gün bir gecede ta ki acayiplikler görüp Huda’nın işini müşahede ede. Bütün vücudunun derisi kara kara soğan zarı gibi soyulup, vücudu inci tanesine dönüp, gümüş tenli ve düzgün bedenli olur. Kükürtlü kaplıcası bu derece faydalıdır. Suyunu her zaman içse de yararlıdır.
Evliya Çelebi seyahatnamesi. Dokuzuncu cilt. Anadolu, Suriye, Hicaz (1671-1672). [Ankara]: Maarif Vekâleti, 1935 (İstanbul: Devlet Matbaası).
Uyuz hastaları için ayrı ve uzman tellakların görev yaptığına dair verdiği bilgiler o dönemde uyuzun çok yaygın bir hastalık olduğunu göstermektedir. Anlattıkları onun yaşadığı dönemde uyuz hastalığının kaplıcalarda kükürtlü suyla tedavi edildiğini ortaya koymaktadır.
Müellifi: Ömer AŞCI
© Copyright www.usaktayiz.com tüm hakları saklıdır. Kod, haber, resim, röportaj gibi her türlü içeriğinin tüm telif hakları www.usaktayiz.com.tr ‘a aittir.
www.usaktayiz.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar www.usaktayiz.com ‘un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz.
İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.usaktayiz.com ‘da ki harici linkler ayrı bir sayfada açılır.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. www.usaktayiz.com ‘da hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zaman değişikliğe gidebilir. Bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir.