Çakırcalı Mehmet Efe 1907 ‘de gerçekleştirdiği Turgutlu(Kasaba) Baskınında Turgutlu Müftüsü Uşaklı Mehmet Hoca ve birkaç görevliyi rehin alır.
Uşaklı Mehmet Hoca ; 1898-1899 yılında Turgutlu yani o dönem ki ismiyle Kasaba Kazası Cami Cedit Mahallesinde bulunan Koltuk Medresesi Baş Müderrisi iken 1907 yılında Turgutlu Müftüsü olmuştur.
Turgutlu Kazası nda Geleneksel ve Modern Eğitim (1880 -1910)- Doç. Dr. Biray Çakmak
Çakırcalı Mehmet Efe Uşaklı Mehmet Hocayı Neden Kaçırır?
Çakırcalı Mehmet Efe, 16 Nisan 1906’da affedilmiş, ancak dört ay sonra tekrar eşkıyalığa başlamıştı. Turgutlu baskını, Manisa mutasarrıfı ile Çakırcalı arasında yapılan pazarlık sebebiyle başarılı olmuştur. Çakırcalı’ nın Turgutlu’ lu zenginden kurtuluş akçesi olarak beş bin lira aldığı ve bunun dört bin lirasını da Mehmet Galip beye verdiği söyleniyor. Buna karşılık mutasarrıf, Çakırcalı’ nın padişah tarafından affını temin vaadinde bulunmuştur.
Çakırcalı Mehmet Efe İsyanının Nedenleri Nelerdir?
Osmanlı Devleti 19.yüzyıl da bozulan maliyesini vergi miktarlarını artırarak kapatmaya çalışıyordu. Ardı ardına çıkan isyanlar askeri harcamaların kontrolden çıkmasına neden olmuştu. İzmir şehri, yabancı yatırımlarıyla 1811 yılından sonra büyük bir ticaret merkezi haline gelmesiyle Avrupalı iş adamlarının rekabet sahası olmuştur.
Bu yıllarda çıkan isyan hareketlerinde yabancı sermaye gruplarının isyancılara destekleri bulunur. İzmir’e yatırım yapan Levanten aileler çıkarları için bölgede eşkıyaları ve zeybekleri desteklemişler, olaylara yöne vermişler ve bölgeye yabancı ülkelerin “müdahalesini” istemişlerdir.
Çakırcalı Mehmet Efe Kimdir?
Osmanlı Devleti, mali ve sosyal açıdan tam bir kaosa sürüklendiği yıllarda “Çakırcalı veya Çakıcı Mehmet Efe” namıyla tanınır bir efe isyanıyla çalkalanır.
Çakırcalı Mehmet Efe, 1880’lerde “düze inerek”, yani Osmanlı’yla anlaşma yaparak dağdan inen bir efenin oğludur. Babası Çakırcalı Ahmet Efe, düze inen birçok efe gibi Osmanlı tarafından katledilmiştir. Babasını yitirdiğinde 8 yaşında olan Çakırcalı Mehmet, 15 yaşında dağlara çıkar ve kısa sürede Efe olur. 1897’den 1912’ye kadar Ege dağlarının efendisi olur. Çakıcı, onlarca silahlı adamı, binlerce hatta on binlerce yatağı ve kendisine bağlı 33 tane yardımcı çetesi ile neredeyse tüm Ege bölgesini denetimine alır. Çakıcının hakimiyeti, Ege’yi kendisinden yana olanlar ve karşı olanlar biçiminde saflaştırır.
Çakıcının gücü öylesine büyük, hakkında anlatılan efsaneler o kadar yaygındır ki, Abdülhamid’in başkatibi Kara Tahsin Paşa, Çakıcının İstanbul Yıldız Sarayını basacağına dair bir istihbarata hem kendisinin hem de Abdülhamid’in inandığını ve korktuklarını itiraf eder.
İzmir’deki Fransız Konsolosları da Çakırcalı’ ya ilişkin raporları sürekli Paris’e göndermişlerdir. Özellikle Baş Konsolos Paul Blance, Çakırcalı Efe’nin adi bir eşkıya olmadığını, eylemlerinin Alexsanre Dumas’ın Üç Silahşorlar’ inin serüvenlerini şüphesiz gölgede bıraktığını, yoksul köylülere yardım ettiğini, köprü ve yol yaptırdığını ileri sürüyordu! Konsolos Yardımcısı Mösyö Dollat ise; “Çakırcalı soylu bir eşkıyadır” diyordu!
Çakırcalı Mehmet Efenin Turgutlu Baskını
Fransız Başkonsolosu Paul Blanc’a göre Çakırcalı kadar baskın taktiğini iyi bilen kimse yoktur. Konsolos 1907 ekiminde başardığı Turgutlu baskınını da buna delil olarak gösterir. Bu baskını anlatan telgraf şöyle başlar:
Çakırcalı, Osmanlı makamlarına yeni sürprizler yarattı. Hükümetle alay edercesine, vilâyetle alay edercesine, vilâyetin oldukça mühim şehirlerinden Turgutlu’yu basmaya karar verdi. Çakırcalı avenesinden bir kaç kişi ve başyardımcılarından Kara Ali ile önce Sart’a gider ve orada iki köylüyü öldürür. Haberdar edilen Salihli kaymakamı elindeki bütün kuvvetleri oraya yollar. Bunları, reji kolcuları ile takviye eder. Çakırcalı’ nın yaratmak istediği çarpışma böylece cereyan eder.
Bir yüzbaşı ile altı kişi öldürülür. Bunun üzerine askeri kuvvet ricat eder, Salihli’ye döner. O akşam Çakırcalı süratle yola çıkar ve Kasaba civarında beklemekte olan çetenin diğer kısmına ulaşır. Şafakta şehre girer ve zengin tüccar Ali efendinin evini aramaya koyulur.
Bu ev bir çıkmaz sokağın dibinde bulunuyordu. Çakırcalı bunu biliyor fakat evin tam yerini kestiremiyordu. Evi ararken Ali efendinin arkadaşlarından birine rastlar ve ondan bilgi ister. Ölüm tehlikesi karşısında kalan adam evi gösterir. Çakırcalı evde Ali efendinin küçük oğlunu bulur ve ondan ağabeysinin nerede olduğunu sorar. Bir dolaba saklanmış olan çocuk hemen bulunur. Ali efendinin karısı bağırma ya başlar, yardım ister. Komşularından iki Musevi kadında bağırmaya başlarlar. Çakırcalı bunları öldürür ve Ali efendinin büyük oğlunu alarak evden ayrılır.
Şehirden ayrılmadan yolda müftüye (Uşaklı Mehmet hoca) rastlar. Onunla birlikte Aşar memuru ile bir bekçiyi de rehine olarak götürür. Turgutlu’dan uzaklaşınca bunları serbest bırakır.
Tevfik Paşa Çakırcalı dan, ihtarlarına rağmen peşine asker saldığı ve korkmadığını ispat için evinden kendisini kaçıracağı haberini alınca alelacele evini boşaltıp kışlaya taşınıyor.
Başkonsolos, Çakırcalının Ali efendiden oğlu için 11 bin lira istediğini, pazarlık sonucun da 3 bin liraya razı olduğunu, 1700 liranın hemen gönderildiğini ve paranın gerisi de verilince çocuğun serbest bırakılacağını yazar.
Başkonsolos, bu şahane baskından sonra Çakırcalının, kendisini iki köylünün ihbar ettiklerini duyduğunu ve büyük cesaretle yeniden Turgutlu civarına döndüğünü anlatır. Eşkiya , bunlardan birini yakalar, parçalar ve bu et ve kemik yığınını bir torbaya yerleştirir. Rastladığı bir köylüden, aynı akıbete uğramak istemiyorsa, bu torbayı hemen Turgutlu Kaymakamına götürmesini ister. O günlerde Turgutlu Kaymakamı Şakir beydir. Ahmet Şakir bey Ödemiş Kaymakamı iken Çakırcalının evini yaktırmış olan kimsedir.
Gazeteci-yazar Ömer Sami Coşar (1919-1984) Milliyet Gazetesinde çıkan “Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivindeki Belgelerle Çakırcalı Mehmet Efe” yazı dizisinin 27 Mayıs 1973 tarihli nüshasında
Burada zikredilen Turgutlu Müftüsü Uşaklı Mehmet Hoca hakkında bilgi sahibi değiliz. O döneme ait kroniklerde de bilgi bulmak mümkün değildir.
Çakırcalı Mehmet Efe Uşak’ta
Çakırcalı Mehmet Efe’ nin hakimiyet sahası Uşak Kazasına kadar uzanır. Halk arasında destek gördüğü için bölgede rahat hareket edebilmektedir. Yoksul kimselere, âcizlere hiç bir kötülüğü olmadığı gibi bunları ayrıca korumakta ve üstelik onlara yardımlar da da bulunmaktadır. Yalnız zenginlerin kötülerinden para istemekte ve istediği parayı vermeyenler de ölümden kurtulamamaktadır.
Osmanlı Devleti döneminde Uşak-Manisa sınırı İlyaslı Köyü ile Beylerhan Köyü arasında çizilen hatta oluşmuştur. Günümüzde Uşak iline bağlı Beylerhan Köyü dahil bu hattın batısında kalan bölge, Aydın Vilayeti Saruhan( Manisa) Sancağı dahilindedir. Saruhan( Manisa) Sancağının doğusuna hakim toprak ağaları ise; Beylerhan Köyü’ nde oturan Mıdıkoğlu Sabit Ağa ile Selendi Kazasının Kürkçü Köyü’ nde oturak Dilikoğlu Mustafa Ağa’ dır. Çakırcalı Mehmet Efe’nin Uşak sınırında ki bu iki ağayı soymak amacıyla geldiğini hikaye eden rivayetler bulunmaktadır;
Çakırcalı Mehmet Efe’nin kulağına geldiği kadarıyla Mıdıkoğlu Sabit Ağa ve Dilikoğlu Mustafa Ağa altın babası, halkı ezen zalimlerdir.
İlk iş olarak çetesiyle baskın yapmak yerine tebdili kıyafet onları mekanlarında ziyaret etmek ister. Ve anlatıldığı gibiyse üzerlerine çökmeyi düşünür.
İlk önce Beylerhan’a gider ve bir yolcu derviş kılığında Mıdıkoğlu Sabit Ağa konağına varır. Tabi misafirin geldiğini haber alan Sabit Ağa yanına gelip “nerden gelir nereye gidersin derviş?” diye sorar oda “Manisa tarafına” diye cevap verir. Böyle ayak üstü hal yarenliğinden sonra Ağa yolcu için sofra kurulmasını emreder. Ardından yatacak yer gösterir. Bir kaç gün Konağın yanında bulunan odada kalır. Kimse “kimsin? necisin?” demez. İzzet ikram görür. Çakırcalı bakar ki Sabit Bey hiçte zalim birine benzemiyor, aksine misafirperver ve insana değer veren bir kişiliği var. Ayrıca altın salkım la dolu bir evi de yok. Bir sabah erkenden orayı terk eder ve Selendi’ye doğru yollanır.
Selendi’ ye varınca orada da Çerçici kılığında Dilikoğlu nun karşısına çıkar. İçinde ıvır zıvır bulunan bir cam çerçeveyi sallayarak “Çerçii çerçi, çerçicii geldiii” diye bağırıyor. Ağa bakıyor bu adam bu işin erbabı değil. Yaptığı iş eline yakışmıyor. Karşıdan buna sesleniyor “Bre adem aslına dön!!”
Çakırcalı Mehmet Efe birden böyle bir tepki alınca üzerinde ki çerçi kıyafetini sıyırıveriyor. Belinde kama, tabanca, fişeklik ortaya çıkıyor.
Çakırcalı Mehmet Efe’ diyor ki “Mıdıkoğlu ile seni soymaya niyet ettim ama baktım ki biri insana kıymet veriyor, biri insan sarrafı olmuş ben sizi soyamam” diyerek yoluna devam eder.
Uşak ili Beylerhan Köyü sakini Mıdıkoğlu Sabit Ağa torunu Selim MIDIK’ tan dinlediği hikayeyi metne çeviren Ömer KAHYA