Atçalı Kel Mehmet Efe’ nin 1829 yılında başlattığı ayaklanma kapsamında hakimiyetine aldığı 24 yerleşim arasında “Aydın Sancağı Saruhan Vilayeti Eşme Kazası“ da vardır.
Atçalı Mehmet Efe ‘nin Eşme İşgali dedik ama Atçalı Mehmet Efe, Eşme’yi işgal mi etmiştir? Yoksa bölge halkı Efe’yi Eşme’ye davet mi etmiştir? Bilemiyoruz…
Atçalı Mehmet Efe ve Aydın İhtilali
Atçalı Kel Mehmet Efe İsyanı veya Aydın İhtilali ismiyle bilinir. 1829’yılında başlayıp Batı Anadolu da oldukça geniş bir alana ve dahi Eşme kazasına yayılmıştır. Osmanlı İdaresine karşı gelişi itibariyle bu hareket isyan olarak nitelense de arkasında ki geniş halk desteğine bakılacak olursa açık bir “İhtilal” hareketidir.
Atçalı Mehmet Efe; 1829 yılında 78 bin kişilik kızanıyla Osmanlı Devletine karşı gelip Batı Anadolu’da 24 yerleşime hakim olmuştur. Batı Anadolu’da bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti, Rusya karşısında sonucunda ağır yenilgi alacağı bir savaş vermektedir.
Eklemek gerekir ki, Eşme ve çevresinde Milli Mücadele kıvılcımını ateşleyen ‘Hacı Müftü’ lakabıyla bilinen Eşme Müftüsü Ahmet Nazif Efendi, Atçalı Mehmet Efe’nin torunudur.
Atçalı’nın Torunu Milli Mücadele Kahramanı Eşmeli Hacı Müftü (Kara Nazif)- Burhanettin Şenli
Gelin Atçalı Kel Mehmet Efe’ nin hikayesini baştan okuyalım:
Atçalı Kel Mehmet Efe İsyanı mı? Aydın İhtilali mi?
Kiminin Aydın İhtilâli kiminin de Atçalı Kel Mehmet Efe İsyanı olarak tanımladığı bu olay Osmanlı tarihindeki halk eylemleri içerisinde bağımsız, istem ve eğilimleriyle benzeri fazla olmayan bir halk eylemidir.
Osmanlıya göre zeybekler, “eşkıya”, “eşirra” (azgınlar), “kutta-i tarik” (yol kesiciler), bozguncu ve “haydut” turlar.
Atçalı Kel Mehmet Efe’nin halkın koruyucusu olmaktan isyana giden bu hareketi, onu devlet içinde devlet haline getirir. “Vali-i vilayet, hademe-i devlet, Atçalı Kel Mehmet/Vilayet Valisi Devletin Hizmetçisi Atçalı Kel Mehmet”
diye mühür bastırıp hüküm vermektedir. Dönemin koşullarına bakıldığında Osmanlı yönetiminden ümidi kesen halkın Atçalı’ nın “Aydın İhtilâli” ne destek verdiği görülmektedir.
Atçalı Mehmet Efeyi Başkaldırıya Götüren Siyasi İklim
Batı Anadolu bölgesinde Manisa ve Aydın’ın bir kısmı , uzun yıllardan beri, bir ayan ailesi olan Karaosmanoğlu tarafından “demir elle” yönetilmekteydi. En küçük bir itaatsizlik ölümle cezalandırılmaktaydı.
Osmanlı Devleti , 1816 yılında Karaosmanoğlu Hacı Hüseyin Ağa’nın ölümünden sonra Karaosmanoğulları’ nın gücünü azaltmak ve merkezî otoriteyi eski gücüne kavuşturmak için saraydan yöneticileri bölgeye gönderir. Ancak, gönderilen mutasarrıflar görev yerlerine gitmeyerek, yöreye mültezimler göndermekteydiler.
Böylece merkezden gönderilen bu mültezimler yöre halkını daha da ağır şartlarda vergi yükü altında ezme yoluna gitmekte, yapılan iyileştirme politikaları daha ağır koşulları beraberinde getirmekteydi.
Mültezimlerde görevlerini voyvodalara bırakınca taşrada zamanla sadece ayana karşı sorumlu olan halkın; bu defa birbirine bağlı birçok görevliye karşı yerine getirmesi gereken sorumlulukları vardı. Zaten kul, köle gibi kullanılan halk bu defa kimin kulu olacağına karar vermeden peş peşe salınan vergileri devlete ödemek zorunda kalıyordu.
Bu ortamda yıllardan beri halkın gözünde efsaneleşen zengine karşı fakirin yanında yer alan ve bölgeyle özdeşleşen zeybeklerden birinin ortaya çıkarak merkezi yönetimdeki bozuklukları düzeltmek için ortaya çıkması kadar doğal bir şey yoktu.
Atçalı Kel Mehmet’in Sefalet İçinde Geçen Çocukluğu
Atçalı Kel Mehmet, Aydın Vilayeti Nazilli Kazası’ nın Arpaz Köyü’ nde dünyaya gelmiş fakir bir ailenin çocuğudur. Bugünkü adı Esenköy olan Arpaz Köyü, Nazilli İlçesinin 15km. kadar güneyinde bulunur. Babası Hasan’ın genç yaşında ölmesi üzerine Kel Mehmet yetim kalır.
Kel Mehmet, dul annesi ile birlikte Arpaz Bey’inin yanında karın tokluğuna ırgatlık yapmakta ve en ağır işlerde çalışmaktaydı. Kel Mehmet sürekli aşağılanarak sövülen ve kelliği dolayısıyla alay edilip dövülen dayanılması güç çocukluk geçirmişti.
Arpaz Bey’i tarafından kovulan ve sığınacak yeri olmayan ana -oğul , anasının bir tanıdığının bulunduğu Atça Köyü’ ne gelirler. Kel Mehmet bu sıralarda 9-10 yaşlarındadır. Atça Köyünün Ağası ve muhtarı olan Hacı Hüseyinoğlu Şerif Hüseyin Ağanın yanında kır bekçiliği ve ırgatlık yapacaktır.
Atçalı Kel Mehmet’in Aşkı
Atça Köyü kır bekçisi Kel Mehmet, Hüseyinoğlu Şerif Hüseyin Ağa’ nın kızı Fatma’ya sevdalanır.
Atça kazasında her yıl yağlı güreş yapılırmış. Her yıl yağlı güreş yapılırmış. Atça Köyü muhtarı Hacı Hüseyinoğlu Şerif Hüseyin Bey ise bu müsabakalara emrinde çalışan bir pehlivanla katılmış. Bu pehlivan müsabakalarda herkesi yenmiş, başpehlivan olmuş.Bey demiş ki:
Sabah Gazetesi- 11 Nisan 2005- Yavuz Donat- Atçalı Kel Mehmet Efe"-Var mı benim pehlivanımı yenecek olan? Kim yenerse, benden ne isterse istesin, vereceğim."
Irgat Kel Mehmet"-Ben varım"
diyerek çıkmış .Başpehlivanı yenmiş. Sonra da ağaya dönüp:"-Kızını istiyorum.
” demiş.
Ve bunun çevrede duyulması Şerif Hüseyin ağayı deliye dönmüş bir halde; "Benim kızım ırgata mı kaldı."
deyip ağanın adamları Kel Mehmet’i feci şekilde dövmüşler. Yoksulluğunun ve kimsesizliğinin yüzüne vurulması Kel Mehmet’in gururunu kırmış. Mehmet, köyde barınamamış dağa çıkmış.
Atçalı Mehmet Efe Dağa Çıkıyor
Bir gün köy kahvesinde ağanın kahyası Mahmut ağa ve adamları tarafından saldırıya uğrayınca, çıkan arbede de Mahmut ağayı yaralar. Artık köyde rahat bırakılmayacağını anlayan Kel Mehmet dağa çıkar.
Atçalı Kel Mehmet’in dağa çıkışı 1820′ lerin başıdır. Sevdalandığı ağa kızı Fatma’ yı istemesi 17-18 yaşlarıdır. Tahminimiz 1802 veya 1803 yılında doğmuş olduğudur.
Ali Haydar Avcı- Atçalı Kel Mehmet İsyanı-İstanbul/ 2004 E yayınları. s. 36
Burada yaşadığı aşağılama Kel Mehmet’i Atça Köyünün Ağası olan Şerif Hüseyin Ağa gibi zenginlere ve kötü idarecilere düşman yapar. Bu şartlarda bulunan Atçalı Kel Mehmet sonuçta dağa çıkarak eşkıya olur. Çakmakoğlu Mehmet, Yörük Ahmet, Turnalı Ali ve Palabıyıkoğlu adlarındaki kızanlarıyla beraber zalim yöneticilere karşı ezilen halkın yanında yer alır.
Şerif Hüseyin ağa Atçalı Kel Mehmet’in umudunu kırmak için, kızını Aydın şehrinin zenginlerinden Hasan adlı bir genç ile evlendirmek ister. Bu girişiminden vazgeçmesi için Şerif Hüseyin’e haber gönderen Kel Mehmet, bir bağ eğlencesinde Hasan’ı dağa kaldırır. Düğünden vazgeçmesini ister. Gönderilen fidye karşılığı Hasan’ı serbest bırakır.
Atçalı Kel Mehmet Efe- Uzun Efe Mücadelesi
Bu olaydan sonra Şerif Hüseyin ağa ve Arpaz Bey’ i Osman bey, Atçalı Kel Mehmet Efe’ yi öldürmesi için Uzun Efe ve ve Kara Efe ile anlaşırlar. Atçalı’ yı bir türlü bulamayan Uzun Efe, Aydın’ın Köşk Kazasında oturan anasına zulüm ve işkence yapar. Bunun üzerine Atçalı Kel Mehmet Efe Aydın’ın Köşk Kazasını basarak Uzun Efe’ yi öldürür.
Atçalı Kel Mehmet Efe’nin git gide yaygınlaşan saygınlığından ve etkinliğinden ürken ve korkan ağalar,beyler Atçalı’ yı ortadan kaldırmak ister.Ünü bölgeye yayılan Atçalı Kel Mehmet Efe’nin dağa çıkışından bir kaç yıl sonra affa uğrayarak tekrar düze iner.Ancak yapılan baskılar ve bir gün pusuya düşürülüp öldürüleceği endişesiyle tekrar dağa çıkmak zorunda kalır.
Atçalı Kel Mehmed önce dağlarda eşkıya olan Uzun Efe ve Kara Efe’ye karşı verdiği mücadeleyi kazanır, yöre halkının gözünde itibar sahibi olur. Ekonomik açıdan refaha kavuşabilmesi için de Arpaz Beyi’ nin çiftliğini basar ve 20.000 liraya el koyar.
Atçalı Mehmet Efe Halkın Kahramanı Oluyor
Mehmet’in işbirliği yaptığı kişiler genellikle o dönemde ezilen halk kitleleridir. Başlangıçta altmışı geçmeyen bu insanların sayıları kısa bir süre sonra dört bini bulmuştur. Belgelerden de anlaşılacağı gibi, yapılmaya çalışılan öncelikle yoksulların ve düşkünlerin korunması, baskı, zulüm ve soygunun önlenmesi ve sistemdeki bozukluklardan kaynaklanan diğer aksaklıkların giderilmesidir.
Osmanlı Vakanüvistlerin’ den Ahmet Lütfi Efendinin Atçalı için söylediği: “Yanında okur yazar, söz anlar ademler varmış”
sözü, Atçalı’ nın dönemin kimi aydınlarıyla da ilişki kurmuş olabileceğini düşündürmektedir.
İngiliz Binbaşı George Keppel Atçalı Kel Mehmet İhtilalini Anlatıyor
1829 yılında, Osmanlı-Rus Harbi için İstanbul’a gelen İngiliz Binbaşı George Keppel, Atçalı Kel Mehmet İsyanı hakkında bilgi toplamak için bölgeye yaptığı ziyaret sonrası, gözlemlerini, "Narrative Of a Journey Across The Balkans in TheYears 1830"
adlı eserinde kitaplaştırmıştı. Bilinen en eski zeybek gravürü 1831 yılında George Keppel tarafından yayınlanmıştır.
Bu büyük zeybek isyanını yerinde gözlemleyen Keppel, zeybekler ve oldukça kanlı bastırılan zeybek isyanı hakkında şu cümleleri kurmuştu:
“…İstanbul’a, İzmir civarında zeybeklerin ayaklandığı haberi geldi. Bu adamların hareketleri 1829 da önemli olaylardan olduğu için bunlara dair toplayabildiğim kadar bilgi veriyorum. Zeybekler, tıpkı İsviçreli dağlılar gibi ücretli dağlı asker kafileleridir. Arnavutlar gibi paşaların yanında ücretli asker olarak çalışırlar. Aynı zamanda yollar üzerindeki kahvelerin muhafızlarıdır. Yolcuları korudukları için onlardan vergi alırlar. Bu az bir para idi. Herkes istenilen vergiyi verirdi. Yeniçerilerin kaldırılmasından sonra hükümet onların kahve işletmelerini yasak etti. Bu suretle bir sürü silahlı adam topluluğa karşı serbest bırakılmış oldu. Genel kanaat onların istihdam
George Keppel, Narrative Of a Journey Across The Balkans in The Years 1829, II. London, 1831
edilmesiydi. Eğer Bab-ı Hümayuna gönderilen zeybek kelleleri dolu çuvalların sayısını bilselerdi başka türlü düşüneceklerdi.
Atçalı Mehmet Efe’nin Hakimiyet Kurduğu Yerleşimler
Atçalı Kel Mehmet kısa bir süre içinde önce Atça, sonra yöre halkının daveti üzerine Kuyucak ve Güzelhisar’ a hâkim olur.
Atçalı’ nın bu hızlı ilerleyişini gören yöneticiler bölgelerini terk ederek merkeze kaçarlar. Güzelhisar’ ı karargâhı yapan Atçalı’ ya artık dört bir yandan halk tarafından davetler gelir.
Ege bölgesinin önemli bir bölümünü ele geçiren Atçalı Kel Mehmet Efe ve kızanları ; 24 yerleşim de hakimiyeti Osmanlı İdaresinden devir alır. Atçalı’ nın hakimiyet sahasına bakılırsa, Gediz, Büyük Menderes ve Küçük Menderes Nehirleri boyunca devam eden büyük bir arazi hakimiyeti altına girmiştir.
Büyük ve Küçük Menderes havzasında bulunan Aydın, Güzelhisar, Kuyucak, Nazilli, Bayındır,Tire, Turgutlu, Sultanhisar, Karapınar (İncirliova), Arpaz, Atça, Balyanbolu (Beydağı), Birgi, Bozdoğan, Köşkderesi, Alaşehir, Koçarlı, Buldan , Ödemiş, Salihli, Yenipazar, Yenişehir, Kula ve Eşme ….vs. gibi birçok yerleşim yerini ele geçirmiş, Aydın Güzelhisarı ve sancağın diğer kazalarını Ekim 1829’dan Aralık ayının sonuna kadar yönetimi altında tutmuştur.
A. Haydar Avcı (2004) Atçalı Kel Mehmet isyanı. Aydın ihtilali (1829–1830). İzmir.
Atçalı Kel Mehmet Efe İdaresi
Aydınlılar başta olmak üzere Kütahya, Manisa ve Denizli’nin bazı ilçeleri onun bu düşüncelerini sevinçle karşılayıp ona kapılarını açarlar. Aydın mütesellimi ve adamlarının haricinde Atçalı Kel Mehmet’e karşı kimse silah kullanmaz. O veya adamları, bu yerlere birer kurtarıcı olarak giderler.
Atçalı Kel Mehmet, Aydın’a bir vali gibi yerleşir ve eski düzeni kökünden yıkar. Halkın malını, canını, ırzını teminat altına alır. Üstelik padişahı efendi ve halife olarak tanır. Kendini halkın onayıyla Aydın valisi tayin eder. “Vali-i vilayet, hademe-i devlet, Atçalı Kel Mehmet ” yazan bir mühür bastırır.
Osmanlı Devleti önemli dış gelişmelerle uğraştığı bu dönemde başlarda Atçalı Kel Mehmet olayını yalnızca kınayarak hatt-ı hümayunlarda bu gelişmeyi “birkaç şekavet pişenin liderlik ettiği bir ihtilal” olarak nitelendirir.
Atçalı Kel Mehmet Efe Hatırası
Atçalı Kel Mehmet Efe bir gün dağda “yalaksız bir çeşme” görmüş. Ve sormuş;
"- Bunun yalağı (teknesi) neden yok?.. Yalak olmazsa, hayvanlar nasıl su içecek? "
Kızanları cevap vermişler:
"- Efem, bazı haddini bilmezler, çeşmenin yalağını kırıyorlar."
Efe emir buyurmuş:
" - Yeni bir yalak yapıla... Üstüne de benim yaptırdığım yazıla... Benim adımı görünce, bakalım kimse tekneye dokunmaya cesaret edebilecekler mi?"
Ve kızanlar yeni bir yalak yapıp üzerine şu yazıyı yazmışlar:
Başını kaşımaya eli değmezdi Kel’ in
Su elin Çeşme elin
Tekne Atçalı Kel’ in
Osmanlı Ordusu Harekete Geçer
14 Eylül 1829 tarihinde Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu savaş nihayet sona erer ve Edirne Antlaşması imzalanır. Güvenlikten yoksun Batı Anadolu’nun durumu ve Atçalı’ nın bu hızlı büyümesi karşısında ise II. Mahmut, İbrahim Paşa’yı emrine verdiği askerlerle birlikte isyanı bastırmak için bölgeye gönderir.
Osmanlı İdaresi Atçalı Kel Mehmet İsyanı’ nı bastırmak için Batı Anadolu Voyvodalarını seferber eder. Bu voyvoda ailelerinden ; Saruhan Mütesellimi Karaosmanoğlu , Sığla Mütesellimi İlyasoğlu Tire Mütesellimi Yetim Ağa ve Menteşe Mütesellimi Tavaslıoğlu Osman Ağa görevlendirilir.
10 Aralık 1829’da Manisa’ya gelen İbrahim Paşa, 17 Kasım’da Turgutlu, daha sonra sırasıyla Bayındır, Ödemiş ve Birgi’yi ele geçiren, Yetim Ahmet Ağa’nın başarılarını izleme durumunda kalmıştır.
Atçalı Mehmet Efe Evleniyor
Atçalı bu süreçte Şerif Hüseyinoğlu’nun kızını ister. Bu sefer ağa namlı bir zeybek olan Atçalı’ ya kızını vermek zorunda kalır. Kayınpederi ile barışan Efe, üç gün süren bir düğün yapar. Efe, Emir Fatma ile evlenir.
Atçalı Mehmet Efe, evlendiği gece batıdan Sığla mütesellimi İlyasoğulları, güneyden Menteşe mütesellimi Tavaslıoğlu Osman Ağa ve kuzeyden de Yetim Ağa tarafından sıkıştırılır. Ve Atçalı Aydın’ı direnmeden terk eder. Yoksul ahaliyi kollayan zeybeklere silah doğrultmayan askerler İbrahim Paşa’nın en büyük sorunu haline gelir. Buna rağmen mültezim ailelerin yardımıyla çember gittikçe daralır. Önce baş zeybeklerden Çakmakoğlu Tire Dağları’nda, Yörük Ahmet ise kendi zeybekleriyle birlikte Kütahya Dağları’nda öldürülür. Atçalı, kış koşullarında zeybeklerine küçük gruplar halinde dağılma emrini verir.
Aydın, 17 Aralık 1829 tarihinde hükümet kuvvetlerinin eline geçmiş. Atçalı yenilginin kaçınılmaz olduğunu görüp binlerce zeybekle birlikte dağlara geri çekilir. Osmanlı kuvvetlerinden kaçmayı başarabilen Atçalı Kel Mehmet ile kızanları izini kaybettirmeyi başarmış ve bütün kış, Anadolu’nun büyük bir bölümünde aranmalarına rağmen bulunamamışlardı.
Atçalı Mehmet Efe kızanlarına dağlarda ki konar-göçer yörükler arasına karışmalarını emreder.
Atçalı Mehmet Efe Uşak Dağlarında
Atçalı Mehmet Efe, eşi Emir Fatma’yı kayınbabası Şerif Hüseyin’ e götürür.
Bir gece Atça’ da kaldıktan sonra on kadar kızanıyla Uşak istikametine yönelir. Bu dönemde tebdili kıyafet eyleyip halkın arasına karışırlar. Eşme Kazası köylerinde dolaşmaya başlar. Sonrasında Eşme’den Uşak’a geçer.
Atçalı Kel Mehmet’in Eşme’de takibe uğradığı Osmanlı Arşiv evrakına şöyle yansımıştır:
Eşme Voyvodası, Atçalı Mehmet Efe’nin Uşak’a geçtiğini öğrenince peşine düşer. Aynı sırada Uşak Voyvodası da, atlı askerlerle Mehmet Efe’nin peşine düşmüştür.
Atçalı Mehmet Efe (Kalu) ismindeki şakinin Eşme kazasının Yürük (Yeşil kavak) Köyüne geldiği duyulunca etraftan atlılar çıkarılıp aranmış ise de tesadüf olunamadığına ve takip olunduğuna dair, Uşak Voyvodası Ömer tarafından Teke ve Hamid Mutasarrıfı İbrahim Paşa’ya yazılmıştır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi – Hattı Hümayun Tasnifi 466 – 22827 numaralı 26 Aralık 1829 tarihli evrak
Eşme kazasına gelen Meşhur Şaki Kel Mehmet’ in yakalanamadığına katipleri ve kain babasının tutulduğuna dair Teke ve Hamid Sancakları Mutasarrıfı İbrahim Paşa mührü iledir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi – Hattı Hümayun Tasnifi 466 – 22827 numaralı 2 Ocak 1830 tarihli evrak
Atçalı Mehmet Efe Çivril Dağlarında
Osmanlı Devleti’nin onu yakalamaya çalıştığı zamanlarda bile halkı onun yakalanmasına müsaade etmemiştir. Yakalanmaması için çaba göstermişlerdir. Mültezim ailelerin ve devletin baskı ve şiddetlerine rağmen ne düzdeki Türkmen halkı ne de dağlardaki Yörükler onun yerini açık etmemişler ve ona sahip çıkmışlardır.
Mehmet Efe, Şeyhli kazası Çivril köyünde de görülür, takipten dolayı orada da fazla kalamaz. Ayaklanmanın önderlerinden Yörük Ahmet de devlet güçleriyle Çivril köyü yakınlarında çatışmaya girer. Yanında bulunan sekiz kişiden üçü yakalanınca kalanları yanına alarak geri çekilir .
Atçalı Mehmet Efe ve on kadar kızanı otoriteye izini kaybettirmiş ve 6 ay Denizli-Uşak-Eşme dağlarında dolaşmıştır.
Atçalı Mehmet Efe Tekrar Hücumda
Bu sürede yaralı kızanlar iyileşmiş ve güç toplamışlardır. Bir ara Denizli’nin Çivril ilçesinde yerel idari güçlerle karşılaşıp bir çatışmaya girer. Lakin kayıp vermeye tahammülü yoktur.
Atçalı Mehmet Efe, yeterli sayıya ulaşınca 300 kadar kızanıyla birlikte Nazilli üzerine yürür.
Osmanlı İdaresi Atçalı Mehmet Efe ve kızanlarının Nazilli civarında ki dağlarda dolaştığını haber alır. Saruhan Mütesellimi Karaosmanoğlu, Sığla Mütesellimi İlyasoğlu, Tire Mütesellimi Yetim Ağa ve Menteşe Mütesellimi Tavaslıoğlu Osman Ağa takibe başlar.
Atçalı Mehmet Efe ve kızanları, Tire Mütesellimi Yetim Ağa’nın güçleriyle Nazilli Dağlarında karşılaşır.
Nazilli Zeybeklerinin yardımıyla bu saldırı püskürtülür. Atçalı Mehmet Efe ve kızanları 8 Haziran 1830 tarihinde Nazilli’yi alır.
Osmanlı güçlerini peş peşe yenilgiye uğratarak Atça, Arpaz ve Karahayıt’ ı alıp yeniden 10 Haziran 1830’da Aydın üzerine yürür.
Atçalı Mehmet Efe İçin Sonun Başlangıcı
Osmanlı Kuvvetleri 10 Haziran 1830 tarihinde Aydın’a iki saat mesafedeki Tepecik köyünde Atçalı Mehmet Efe ve kızanlarını beklemektedir.
Çok yaman bir çatışma olur. Günün sonuna doğru Atçalı’ nın kızanbaşlarından Turnalı Ali ile Palabıyıkoğlu burada öldürülür. En sonunda ise Dokuz Dağın Efesi Atçalı Kel Mehmet Efe vurulur. Koca bir efsane son buldu. Atçalı Kel Mehmet Efe’nin vurulduğunu gören kızanları telaşla dağılırlar.
Bu muharebede öldürülen Atçalı Kel Mehmet Efe ve kızanları Turnalı Ali ile Palabıyıkoğlu’nun başları gövdelerinden ayrılarak ibreti alem için sergilenmek üzere İstanbul’a götürülmüştür.
Sultan II. Mahmut Zeybekleri Bitirmeye Kararlı
İsyanın bastırılmasının ardından, 1838 yılında Aydın’a vali olan Tahir Paşa II. Mahmut’un kıyafet reformu kapsamında “Zeybek Kıyafeti” ni yasaklar. Bu tür giyimler “ahlaka ve dine” uygun değildir diye yasaklayarak zeybekliğe engel olabileceklerini düşünmüşlerdir.
Aydın sancağına 1838 yılında merkezi yönetim tarafından gönderilen bir başka hükümde bu istek açık şekilde belirtilmiştir. Fermanda zeybekler “ kafasız ve akılsız köpekler” olarak nitelenmekte, “dağda bazı rezil ve eşkıyaların külah, kısa dağ donu, dizlik giydikleri” belirtilerek yöneticiler tarafından buna çekidüzen verilmesi ve “İslam ülkelerindeki gibi giyinilmesi” istenmektedir.
Bunun anlamı açıktır. Osmanlı yöneticilerine göre zeybek giyimi İslami giyim tarzına uymayan bir giyimdir. Bunu “rezil, kafasız ve akılsız eşkıya ve derme çatma zeybek makulesi ve haşaratına haddini bildirmeli. Kısacası zeybekler ezilecek, kırılacak, ne pahasına olursa olsun ortadan kaldırılacaktır.
Yörüklere Zorunlu İskan
İsyanın bastırılmasının ardından, Osmanlı, zararlarını bölgedeki Türkmen köylülerine fatura etmiştir. Halktan, savaş tazminatı niyetine çok ağır vergiler aldı.
Ayrıca sarp noktalardaki ve dağlardaki köylüleri zorunlu sürgüne tabi tuttu.
Ayrıca II. Mahmut, göçebe aşiretleri disiplin altına almak için 1831 senesinden itibaren “mürur tezkeresi” almaları zorunluluğunu bir kez daha zorunlu kılmıştır.
1842 senesinde aşiretlerle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeye göre; konar-göçer yörük aşiretleri bağlı oldukları idari amir tarafından boş yerlere iskân edilecek arazilerde ziraat ile meşgul olmaları hususunda teşvik edilecekler…vb. gibi şartlara tabi olacak ve gerekli olduğu durumda asker kaynağı olarak kullanılacaklardı.
İskâna karşı gelen aşiretlere karşı asker kullanılabilecekti. Bu düzenleme gereğince iskâna tabi tutulan aşiretlerin bir kısmı için müstakil köyler kurulurken bir kısmı da mevcut köyler arasında dağıtılmışlardı.
Batı Anadolu ve Aydın Sancağı’ nda ki yörüklerin hızlı bir şekilde yerleşik hayata geçtikleri bu nedenle de yerli olarak nitelendirildikleri anlaşılmaktadır.
1830 Sonrası Eşme Kazası Zorunlu İskan Kayıtları
Bu kapsamda o dönem Aydın Sancağına bağlı Saruhan (Manisa) Vilayeti Eşme Kazası da önemli bir iskan sahası olup Osmanlı Arşivinde yerleşik hayata geçirilen yörük aşiretleri kayıt altına şöyle alınmıştır:
1883 senesinde Aydın Sancağına bağlı Saruhan (Manisa) Vilayeti Eşme Kazasına 230 hane ve 1056 kişiden oluşan konar göçer yörük aşireti zorunlu iskana tabi tutulmuştur.
Aydın Vilâyeti dahilinde R. 1299 / M. 1883 senesinde iskân edilmiş olan aşiretlerin miktarını gösterir defter (BOA., Y.PRK.UM., 6/74, 14 Ca 1301 / 12 Mart 1884)
1885 senesinde Aydın Sancağına bağlı Saruhan (Manisa) Vilayeti Eşme Kazasına ait 79 köyde 201 hane konar göçer yörük aşireti zorunlu iskana tabi tutulmuştur. Bu 201 hane 888 erkek 891 kadından oluşmakta olup toplamda 1779 kişidir.
1885 senesinde Aydın Vilâyeti’ nde iskân edilen aşiretlere dair defter. H.1302 / R.1300 Aydın Vilâyet Salnâmesi, s.269-271
Müellifi Ömer Aşçı
© Copyright www.usaktayiz.com tüm hakları saklıdır. Kod, haber, resim, röportaj gibi her türlü içeriğinin tüm telif hakları www.usaktayiz.com.tr‘a aittir.
www.usaktayiz.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar www.usaktayiz.com ‘un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz.
İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.usaktayiz.com ‘daki harici linkler ayrı bir sayfada açılır. Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur.
www.usaktayiz.com ‘da hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zaman değişikliğe gidebilir. Bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir.