Ali Kuzu Kuşu Efsanesi; Uşak ili Banaz kazası Kızılhisar köyü ormanında geçen bir yörük hikayesidir. Kızılhisar köyü çevresinde ki Üzeyir- Kavacık- Kötüre – Yalak yaylalarında geçen Uşak yöresinde dilden dile aktarılan hazin bir anlatıma sahiptir.
Efsane, masal, destan gibi Türk halk hikayeleri, tarihin kabul edilmiş mitlerini ve baskın yargılarını yeniden değerlendirme, tarihin toplumsal anlamını kökten dönüştürme aracıdır. İnsanlara tarihlerini kendi sözleriyle geri verir. Onlara geçmişi verirken geleceği kurmak için de yol gösterir. Uşak yöresinde anlatılan efsanemiz; Anadolu’nun birçok yöresinde ki efsanelerle benzer anlatımlar içerir;
- Balıkesir yöresinde anlatılan “Kuzu kuşu efsanesi”
- Tunceli yöresinde anlatılan “Pepuk kuşu “efsanesi”
- Yusufçuk Kuşu Efsanesi ile önemli benzerlikler taşımaktadır.
Uşak yöresi Ali Kuzu Kuşu Efsanesi Nedir?
Uşak ili Banaz ilçesi Kızılhisar Köyü eski muhtarı Ramazan Kılınç, Ali Kuzu Kuşu Efsanesini şöyle anlatmaktadır:
Bir varmış bir yokmuş… Develer tellal iken pireler berber iken ben annemin beşiğinin tıngır mıngır sallar iken zamanın birinde Murat Dağı eteklerinde Uşak ilinin Kızılhisar köyünde yaşayan bir aile varmış.
Hayvancılık ve çiftçilikle geçinen bu ailenin bir oğlan bir kız çocukları varmış. Oğlanın adı Ali ablasının ismi ise Elif imiş. Oturdukları köyde gayet sevilen bu iki güzel kardeş cıvıl cıvıl kuş sesleri, kuzu meleyişleri, dere çağlayışları arasında mavi ve yeşilin alabildiğine uzandığı yaylaların güzelliği içinde, boylu boyunca dağların eteklerinde bulunan ağaçların gölgeleri ve serinliği içinde güle, oynaya, büyümüşler. Herkesi imrendirecek derecede neşe, mutluluk ve sevinç içerisinde bir hayat süren bu yumurcakların hayatı anneleri rahatsızlanıp ölmesiyle büyük bir kabusa dönmüş.
Eşini kaybeden baba ve annelerini kaybeden iki kardeş zorlu hayat şartları içerisinde zorlanmaya başlamış. Babaları yeni bir kadınla evlenmiş. Yeni anneleri onlara iyi davranmış. Üvey annenin iki kardeşe karşı davranışı zaman geçip çocuk sahibi olamayacağını anlamasıyla zalimce bir düşmanlığa dönüşmüş. İki kardeş, üvey annelerinin fırsat buldukça kendilerine kötülük edip elinden gelen her zulmü yapmaktan geri durmadığı kötü bir hayat sürmeye başlamışlar. Üvey anne her gün kocası evden çıkar çıkmaz iki kardeşe türlü türlü eziyetler edip rahat yüzü göstermezmiş. İki kardeşi gece gündüz zorlu işlerde çalıştırıp, döver ve kimseye anlatmamaları için de korkuturmuş. Üvey anne babaları geldiğinde onlara bir melek gibi davranmaya başlarmış. İki kardeş gördükleri eziyeti babalarına anlatmalarına rağmen bir türlü inandıramayıp çaresiz her eziyete katlanmışlar. Üvey anneleri iki kardeşi yine babalarının olmadığı bir bahar sabahı erken saatlerde uyandırarak;
“- Kuzuları Üzeyir yaylasına götürüp otlatın.” demiş.
İki kardeş erken uyanmanın da etkisiyle yarı uyur yarı uyanık bir şekilde sevimli oğlaklarla Üzeyir yaylasının yolunu tutmuşlar. İki kardeş o gün gülüp oynayarak güzel bir gün geçirmişler. Öğleden sonra yorgunlukla uyuya kalmışlar. Sonrasında iki kardeş uyandıklarında kuzuların ortada görünmediğini fark etmiş. Büyük bir panikle kuzuları aramaya başlamışlar. Üzeyir- Kavacık- Kötüre – Yalak yaylalarını ayaklarına kara sular ininceye kadar aramalarına rağmen bulamamışlar. Çaresiz iki kardeş ikindi vakti korka korka evlerine doğru yola düşmüş. Evlerine varıp üvey annelerine kuzuları kaybettiklerini anlattıklarında ise kızılca kıyamet kopmuş. Az sonra çift sürmeden eve gelen babaları da üvey annelerine katılıp onlara kızıp kulaklarını çekerek bağırarak;
“- Gidin tekrar arayın ormanı ve sakın oğlakları bulmadan dönmeyin.” demiş.
Zavallı iki kardeş geri dönerek ikiye ayrılıp yaylaları ve ormanı didik didik edip oğlakları aramaya başlamışlar. Elif arayla kardeşi Ali’ye seslenerek;
“- Ali kuzuları buldun mu? ” diye soruyormuş.
Ali ise cevap vererek;
” Hayır abla bulamadım.” diyerek cevap veriyormuş.
Bir müddet sonra Elif, Ali’ye seslenmesine rağmen cevap alamamaya başlamış. Büyük bir panikle Ali’nin peşine düşüp zifiri karanlıkta sabaha kadar aramış. Elif’in ayakları yükünü taşımaz, gözleri kan çanağına dönmüş vaziyette iken şafak sökmekte imiş. Günün ilk ışıklarının ortalığı aydınlatmaya başladığı bir anda Elif ileride yerde yatan oğlakları görerek adımlarını hızlandırmış. Oraya vardığında oğlakların ve kardeşi Ali’nin yerde yattığını görünce gözyaşları içinde yanlarına çöküp onları eliyle sarsmaya başlayarak;
“-Hadi kalkın buldum sizi hadi kalkın.” diye seslenmiş.
Ama kuzular ve Ali’nin öldüğüne kanaat getiren Elifcik perişan ve çaresiz bir şekilde büyükçe bir ağacın dibine oturarak hıçkırarak ağlamaya başlamış. Ağlamaktan yorulup biraz durulduğunda ise Üzeyir Yaylasında iki kuşun karşılıklı ötüşmelerine dikkat kesilmiş. Elif çaresizlik içinde ağlayarak Allah’a şöyle dua etmiş;
“-Allah’ım beni düştüğüm bu çaresiz durumdan kurtar. Şu öten kuşlar ne güzel özgürce daldan dala uçuyor. Ben babama nasıl söylerim olup biteni. Allah’ım beni ve kardeşim Ali’yi bir kuşa çevir ki bu çaresiz durumdan kurtulalım.”
O anda iki kardeş Elif ve Ali, bir kuşa dönüşmüşler. O gün bu gündür kuşa dönüşen bu kardeşlerin Murat Dağı’nın eteklerinde ki bu ormanlarda sesleri duyulurmuş. Bu yaylalarda geceleyen çobanlar ve kampçılar, Elif ve Ali’nin dönüştüğü kuşu “Ali Kuzu” diye anmış. Bölge halkı kuş olan bu kardeşlerin kıyamete kadar ölümden uzak yaşayacaklarına ve bu ormanlarda ” Ali Kuzu Kuzu” diye sesler çıkararak kuzularını aradıklarına inanmışlar. Bu kuşları bazen “Ali Kuzu Kuşu” bazen de “Ali Gulu Gulu Kuşu” olarak anmışlar. Bu bölgede hayvan güdüp geceleyen çobanlar, Ali Kuzu Kuşlarını gördük ve hala bu ormanda yaşıyorlar diyorlar. Kim bilir gitsek o ormana belki bizde görebilir ve bizde duyabiliriz onları….
Uşak ili Banaz ilçesi Kızılhisar Köyü eski muhtarı Ramazan Kılınç
Ali Kuzu Kuşları hayal mi gerçek mi?
Ali ve Elif kardeşlerin dönüştüğüne inanılan Ali Kuzu Kuşları, Murat Dağı eteklerinde ki Üzeyir Yaylasında 2004 yılında bu yana her yıl yörük şenlikleri yapılmaktadır. Üzeyir Yaylasında 2009 yılında yapılan yörük şenliğine katılan Atilla Baytar, “Ali Kuzu Kuşları” hakkında ki ilginç hatırasını şöyle anlatmaktadır;
Ali ve Elif kardeşlerin dönüştüğüne inanılan Ali Kuzu Kuşları, Murat Dağı eteklerinde ki Üzeyir Yaylasında 2004 yılında bu yana her yıl yörük şenlikleri yapılmaktadır. Üzeyir Yaylasında 2009 yılında yapılan yörük şenliğine katılan Atilla Baytar, “Ali Kuzu Kuşları” hakkında ki ilginç hatırasını şöyle anlatmaktadır;
Biz 5 arkadaş mersinden 2009 yılında yanlış hatırlamıyorsam yaz ayları temmuz veya haziran olması lazım Kızılhisar’da düzenlenen şenliğe arkadaşlarla beraber birkaç gece orda kalma planı ile gittik. Şenliğe bir gün kala gece yürüyüş yapmak için köyün biraz kuzeyine doğru gittik. Yanlış hatırlamıyorsam Burhaniye köyüne yaklaşmıştık 1-2 saattir yürüyormuşuz, dalmışız öyle 5 arkadaştık. Gece saat 2 ye geliyordu yol bi vadiye açılıyordu. İsmi ne bilmiyorum oranın ama Kızılhisar köyünün bayağı kuzeyine gitmiştik, konumdan Burhaniye köyü yakın gösteriyordu. Acayip insan konuşmasına benzer sesler duymaya başladık. İlk başta köylüler zannettik ancak giderek ses bize yaklaştığı halde kimseler görünmüyordu. Seslerden anladığım kadarıyla annesini kaybeden bir çocuk ağlaması gibi geliyordu çok ürkütücüydü. Daha ilginç olan ses üstümüzden geliyordu yani havadan. Ne olduğunu bi türlü anlayamıyorduk ses iyice yaklaşırken karanlığın için de epey kanatları büyük gibi tam seçemediğimiz bir şey geçiyordu beyazdı ama baktığımız halde ne olduğunu anlayamıyorduk hep aynı şeyleri tekrarlıyordu bir kuz mu kuzu mu öyle bir şey diyordu. O kadar çok korktuk ki ne kadar zaman üstümüzden gezdiğini hatırlamıyorum korkudan saati bile unuttuk nasıl geldiğimiz unuttuk tek hatırladığım annesini kaybeden bir çocuğun ağlaması gibi sesi vardı ve ne dediğini tam anlayamıyorduk bizim iki arkadaş bayılmış o kadar çok bağırmışız ki hepimizin sesi kısılmış. Bunu anlatmaktan korktuk hep kaç sene geçti üzerinden Uşak’a bile gelmedik farklı yolları kullanıyoruz hepimiz… Belki insanlar bu efsanenin hikayesine inanmayabilir ama yaşadıklarınızı anlatmaya bile korkuyorsunuz musallat olur diye…
Mersin’de yaşayan Atilla Baydar’ın Youtube ‘de 23 Kas 2016 yayınlanan “Bir Efsane : Ali Kuzu Kuşu – UŞAK/BANAZ, KIZILHİSAR” videosuna yaptığı yorum
Anadolu’da Yaşayan Kuzu Kuşu Diye Anılan Bir Tür Var mı?
Ali Kuzu Kuşu Efsanesinin anlatıldığı Uşak yöresinde “Ali kuzu kuşu ya da kuzu kuşu “olarak bilinen kuşun beyaz, büyük ve yırtıcı bir kuş olduğu bilgileri bizi Anadolu coğrafyasında oğlak, kuzu ve hatta bebekleri kaptığı için Sakallı Akbaba ya da Kuzu Kuşu olarak anılan yırtıcı kuşa götürmektedir.
Ali Kuzu Kuşu Efsanesinin anlatıldığı Uşak yöresinde “Ali kuzu kuşu ya da kuzu kuşu “olarak bilinen kuşun beyaz, büyük ve yırtıcı bir kuş olduğu bilgileri bizi Anadolu coğrafyasında oğlak, kuzu ve hatta bebekleri kaptığı için Sakallı Akbaba ya da Kuzu Kuşu olarak anılan yırtıcı kuşa götürmektedir.
Kuzu Kuşu, Türkiye’de popülasyonu olan 4 akbaba türünden birisidir. Çoğu tartışmalı olmakla beraber 13 farklı alt türü bulunmaktadır. Yerden havalanma konusunda çok yetenekli olmadıkları için genellikle yuvalarını yüksek kayalıklara yaparlar. Kurt, kartal gibi kendilerine kemik (besin) sağlayabilecek canlıların bulunduğu ıssız bölgeleri tercih ederler. Türkiye’deki nüfusun 160-200 çift aralığında olduğu tahmin edilmektedir. Kuzu Kuşu etçil bir kuş türü olup menüsünün çoğunu kemikler ve kemik ilikleri oluşturur. Kemik iliğiyle beslenmede ustalaşmış tek kuş türüdür.
Akbabalar- TRAKUS Türkiye`nin Anonim Kuşları
Türk Mitolojisinde Kuş Miti
Ali Kuzu Kuşu Efsanesi: Türk kavminin en eski inancı olan Şamanizm ya da daha doğru ifadeyle Gök Tengri inancında ki kuş mitine kadar uzanır. Ön Asya mitolojisinde başlıca iki önemli efsanevi kuş vardır. Bunlardan birincisi Arapların “Anka” dedikleri kuştur ki, biz Türkler bu kuşun Farsça ve Arapça adlarını birleştirerek Zümrüd-ü-Anka deriz. Zümrüd-ü Anka ile arasında ciddi bir benzerlik bulunan kanatlarının gölgesinin dokunduğu kimseye krallık veren Hüma/Humay kuşu, Kırgızlarda Kumay adını alıp akbaba cinsine dönüşür. Türk Mitolojisinde ilk insan Törüngey Han (Hz. Âdem) dünyaya indirilmeden önce yeryüzünde bulunan iki canlıdan biri Akbaba’dır.
Türk boylarının kendilerine birer yırtıcı kuşu ongun olarak seçtikleri bilinmektedir. Orta Asya Türk boyları yaşadıkları alanlara uzun bir sırık dikip, bu sırığın tepesine ağaçtan yontulmuş kuş koyarlardı ve bu köyü koruduğuna inanmışlardır. Orta Asya Türk devlet ve boylarının dini inanışlarında yer alan “Gök Tanrı” inancı ile kuşa yüklenen anlam arasında bir bağlantı kurulmuş ve gökte uçmaları sebebiyle tanrı, tanrının temsilcisi ve koruyucu ruh olarak görülmüşlerdir. Göktürklerde, Uygurlarda, Avrupa Hun Devletinde, Yakutlarda, Altaylarda kartal ve yırtıcı kuşlar hükümdar ya da beylerin timsali, koruyucu ruh ve adaletin simgesidir.
Gülşah Yüksel Halıcı, “Gök, “Gök Tanrı’nın Temsilcileri: Koruyucu Kuşlar”, Folklor/Edebiyat (2014)
Müellifi: Ömer AŞCI
© Copyright www.usaktayiz.com tüm hakları saklıdır. Kod, haber, resim, röportaj gibi her türlü içeriğinin tüm telif hakları www.usaktayiz.com.tr ‘a aittir.
www.usaktayiz.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar www.usaktayiz.com ‘un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz.
İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.usaktayiz.com ‘da ki harici linkler ayrı bir sayfada açılır.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. www.usaktayiz.com ‘da hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zaman değişikliğe gidebilir. Bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir.