Akmonyalı Euthymios

Akmonyalı Euthymios

Akmonyalı Euthymios ; Bizans Döneminin en önemli dini merkezlerinden Konstantinopolis (İstanbul) Periblepton Manastırı Keşişi ve önemli Hristiyan ilahiyatçılarından biridir. Akmonyalı Euthymios; Uşak ilinin Banaz İlçesi Ahat Köyü sınırları içinde bulunan Akmonya şehrinde doğmuştur.

Kaynaklarda ismi “Euthymios of Acmonia” yani “Akmonyalı Euthymios” olarak zikredilmektedir. Yaşamı hakkında pek bilgi yoktur. Genellikle ardılı olan Euthymios Zigabenos ile karıştırılmaktadır.

Akmonyalı Euthymios; Hıristiyanlığın erken evresinde Bogomil Mezhebinin Anadolu’da ki yayılımını ilk haber veren kilise babasıdır. Bizans İmparatorluğu’nun Ortodoks Mezhebine aykırı inançları nedeniyle tehdit olarak gördüğü Bulgaristan orjinli Bogomil Mezhebinin 1045-50 yıllarında Anadolu’da ki varlığını kayıt etmiştir.

Bogomilizm’in dinler tarihindeki ilk izleri önemli bir Slav toplumunun bulunduğu Bitinya (İznik bölgesi) kırsal bölgelerinde VII.yüzyıldan itibaren göçmen veya sürgün olarak bulunan kesimlerde görülmektedir. Bizans dönemindeki ilk tanıkları ise Bulgar Bogomilleri ile ilgili eserlerin ilki olan keşiş Akmonya’lı Efthymios’un 1050 yılları civarında bu heretik hareket üzerine kaleme aldığı bir mektup olmuştur.

IŞIK H (2017). HIRİSTİYAN DÜALİST-GNOSTİK BİR TARİKAT OLARAK BOGOMİLİZM ve AVRUPA HERETİK TOPLUMLARINA ETKİLERİ. Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, 6(1), 109 – 187.

Bogomil felsefesine ilk kez eskatolojik doktrini girdiren düşünür Efthymios (Euthyme d’Acmonie; veya Euthyme de la Péribleptos)olmuştur.

Ylva Hagman, “La Cosmogonie de L’ecclesia Sclavoniæ et les Controverses sur da Charte de Niquinta”, Slavica Occitania, Toulouse, 16,
2003, s. 249.

Akmonyalı Euthymios; Konstantinopolis (İstanbul) Periblepton Manastırı Keşişidir. Peribleptos Manastırı,en önemli Rum Ortodoks manastırlarından biridir. İstanbul’un Fatih ilçesi, Samatya semtinde, Kocamustafapaşa Mahallesi, Marmara Caddesi ve Cambaziye Mektebi Sokak arasında, Surp Kevork Ermeni Kilisesi’nin bulunduğu alanda konumlanmıştır. Türk hakimiyeti döneminde bir ayazmanın varlığı bilindiğinden yapıya Sulu Manastır denilmiştir.

Akmonyalı Euthymios; memleketi Akmonya(Uşak Ahat Köyü)’ya gönderdiği bütün heretik(sapkın) akımlara karşı kaleme aldığı mektupta şöyle yazmaktadır;

“Size değersiz Peter’i anlatacağım… bu değersiz adam, bir sapık olmasına rağmen, sahte alçak gönüllüğü ve yalancılığı Ortodokslar tarafından fark edilmedi. Deliliği ve sapkınlığı da gizliydi.


Dolayısıyla bir çobandan çok bir kurt olan bu adamı bilmeyerek başpiskopos seçtiler ve ona apostolik tacı taktılar. Sonunda bu dinsiz kaçamadı ve deliliği kilise meclisinde fark edildi. İmparator dinsizliğini öğrendiğinde ona çok kızdı ve onu tutuklamak için adam gönderdi.

İşe yaramaz aşağılık adam, imparatorun öfkesini duydu. Bıçak sırtında olduğunu bildiği için de şeytanın yardımcısı, en yakın dostu ve akrabası olan bir büyücüye kaçtı.

Ona imparatorun öfkesinden ve başındaki beladan söz ederek ondan yardım istedi. Bunu duyan büyücü aşağılık işe yaramaza şöyle dedi: ‘moralini bozma usta, yanında arkadaşın olarak ben varım. Bana yalnızca nereye kaçmak istediğini söyle. Ben seni güvenli bir şekilde oraya ulaştıracağım. Adi adam yanıtladı, ‘Roma imparatorluğu sınırlarında bana yer yok; Ermeni dilini iyi bildiğimden Büyük Ermenistan’a gitmek isterim…’


[Büyücü] bir tabağa su doldurdu ve bu suyun üzerinde büyülü ve şeytani sözler söyledi. Daha sonra işe yaramaz Peter’i çağırdı ve ona bir cam şişe dolusu şeytani parfüm verdi… Bunun yanında bir parça kâğıda yazılı sözler de verdi ve şöyle dedi:


‘Sana verdiğim tüm bu şeyleri al, bunlar çok önemlidir. Yarın erkenden kendini Büyük Ermenistan’da bulacaksın. O gün geldiğinde, hizmetkarlarına çıkıp Büyük Ermenistan halkına şunları söylemelerini teklif et, “Büyük havari ve öğretmen ülkenizde yaşamaya geldi. Hepiniz gelin ve ona saygınızı gösterin.” İnsanlar sana saygılarını göstermeye geldiğinde, onları sağ elinin avuç içiyle sana verdiğim parfümle her iki taraftan da yağla. Sana saygılarını göstermek üzere gelenlere önce parfüm bulaşan elinin tersini öpmelerini iste. Onlar öptükten sonra da yağlı elini başlarının üzerine koy ve bu sözleri oku. Bu da bittikten sonra, şeytan onları yuvası yapacak çünkü Kutsal Ruh pislikten nefret edecek ve kutsal vaftizin keremini üzerlerinden çekecektir. Geleceklere onların hepsi doktrinini ve isteklerini harfiyen takip edecekler.’

Büyücü… ona ve hizmetkarlarına büyülenmiş kavanozun başına gitmelerini söyledi. Söylenenleri yaparak şeytanın yakaladığı aşağılık ve hizmetkarları bir ışık parlamasıyla kendilerini Büyük Ermenistan’da buldular. Tüm bunlar olduktan ve büyücünün söylediklerini yaptıktan sonra, aşağılık adam tüm Ermenistan topraklarında vaaz vermeye başladı. Vaazları daha önce anlattığımız gibiydi. Birçokları ona katıldı. Tüm Ermenileri yoldan çıkardı ve mahvetti.


[Ermenilerin Kralı] İberianların kralına şöyle yazdı: ‘Lordum ve sevgili kardeşim, bilmeni isterim ki bir büyük lider ve havari topraklarımda yaşamaya geldi. Gelişi beni muhteşem bir şekilde aydınlattı ve yol gösterdi; majesteleri emrederlerse, bu adamı size yollayayım, siz de ondan yararlanın…’


İberian kralı onu kabul etti ve en bilgili piskoposlarını çağırdı. Onu yakından ve dikkatli bir şekilde inceleyince, Ermenistan kralının anlattığı ışığı ve kutsal adamı bulamadılar. Tam tersine bir şeytan, yoldan çıkmış bir kafir ve bir düzenbaz gördüler. Bunun üzerine hemen bu kafir, İberian kralının emriyle taşlandı. Öyle ki taşlandığı yerde koca bir taş yığını oluştu. Bunları öğrenen Ermenistan kralı öğretmeninin kanını yerde bırakmamaya karar verdi ve savaşmak için İberian kralının üzerine yürüdü. Bunu duyan İberian kralı ona bir elçi yolladı ve şöyle dedi: ‘kardeşim, bana boşuna kızıyorsun. Çünkü bu aşağılık adam bir kafir ve düzenbazdı. Biz Hristiyanlar gerçek Ortodoks inancı için ölenlerin aziz olduğuna, ondan kalanların mucizeler yarattığına ve güzel kokular yaydığına
inanırız. Huzur içinde gel ki bu adamdan kalanları kazıp ortaya çıkaralım. Eğer söylendiği gibiyse, ondan kalanları birlikte onurlandıralım ve doktrininin doğruluğuna inanalım, ona iftira atan piskoposları cezalandıralım. Ama eğer aksi ortaya çıkarsa, neden bana boş yere kızasın?’

İberian kralının planı Ermenistan kralını memnun etti. Her ikisi de kafirin üstünde yığın halinde bulunan taşları kaldırdı… O pis bedeninin beklenmeyen bir şekilde bir kurda dönüşmüş olduğunu
gördüler. Sonunda, tüm taşlar kaldırıldığında, aşağılık adam herkesin gözü önünde bir kurt gibi fırladı ve bir kaçak olarak dağlara doğru koştu. Ermeniler bunu görünce, büyük bir utançla hatalarından pişman bir şekilde geri döndüler. Buna rağmen ahlaksız adinin öğrencisi Sergius [kafir] onların tamamen pişmanlık duymalarına izin vermedi.

İşte bu, Phundagiagitae havarisi Peter’dır. Büyücünün Lycopetrus’a verdiği şeytani sözlerin de havari St. Peter’in vahyi olduğunu iddia ederler.”

Hamilton, Janet; Hamilton, Bernard; Stoyanov, Yuri, Bizans Döneminde (650-1405) Hristiyan Düalist Heretikler, s.143, Yurt Kitap Yayın, Kasım 2011, Ankara, s.264-268
Roma İmparatorluğu nasıl Hristiyan oldu?

Roma İmparatorluğu, kuruluşundan 313 yılına kadar fazlasıyla radikal bir Pagan geleneği ile beslendi. Hristiyanlık ilk olarak, milattan sonra 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun Yehud (Yahudiye) eyaletinde Yahudi geleneğinden ortaya çıktı. İlk Hristiyanlar yalnızca Yahudilere mi vaaz vermeleri gerektiği, yoksa Yahudi olmayanların da Hristiyan olup olamayacağı konusunda tartışma yaşadılar. Sonuç olarak, Hristiyanlık sadece Yahudi topluluklarından değil, Roma dünyasının her yerinden müritler kazanmayı başardı. Yahudilik Roma İmparatorluğu’nda o dönemde resmi koruma altında yasal bir din statüsünü kazanmıştı. Hristiyanlık da Yahudi geleneğinden ortaya çıkmış olmasına rağmen, o dönemde bu şekilde yasal bir koruma altında değildi. Hristiyanlık, Roma İmparatorluğunda hâkim olan iktidar sahipleri için tehlikeli sayılabilecek mesajlar ihtiva ediyordu. Köleliği reddediyor, tek Tanrıyı kabul ediyordu. Halbuki bu devrelerde Roma İmparatorluğu köleci ve çok tanrıcıydı. Hristiyanlar milattan sonra ilk iki yüzyıl boyunca resmi olarak cezalandırılarak zulme uğradı.MS 313 yılında, imparator Konstantin diğer pek çok dinle birlikte Hristiyanlığa da yasal statü kazandıran Milano Fermanı’nı yürürlüğe soktu. 325 yılında Konstantin, Hristiyan liderlerin toplanıp hangi Hristiyanlık inancının resmî (Ortodoks) olduğuna karar verdikleri İznik Konsilini topladı. Bu konsilin sonucunda üzerinde anlaşma sağlanan inançlar doğrultusunda Nicaea (İznik) Mezhebi ortaya çıktı.MS 380 yılında, İmparator Theodosius, Hristiyanlığı ve özellikle İznik Hristiyanlığını Roma İmparatorluğu’nun resmî dini haline getiren Selanik Fermanı’nı yürürlüğe soktu. Pek çok Hristiyan mezhebi kafir ilan edildi, yasal statüsünü kaybetti ve mallarına Roma Devleti tarafından el konuldu. Büyük Theodosios (ö. MS 395) ile birlikte 381 yılında Hristiyanlık resmi devlet dini olmuştur. Bu süreçte Hristiyanlık, devlet tarafından resmen tanınmanın ötesinde, Konstantin tarafından halkı birleştirici ve mobilize edici bir unsur olarak görülmüştür. Roma’nın Hristiyanlığı kabulü ile Hristiyanlık paganlaşmış, özellikle devlet üzerinde mezhepleşmenin etki ve mücadeleleri görülmeye başlamıştır. Modern dünyada Ortodoks Hristiyanlık olarak algıladığımız Hristiyan Mezhebi, büyük oranda İstanbul’da biçimlendirildi. Doğu kiliselerine Bizans- Ortodoks, Batı kiliselerine ise Roma- Katolik kiliseleri denilmektedir. Fetihlerle genişleyemeyen Batı Roma İmparatorluğu için Hristiyanlık, emperyal bir gücün kaynağını oluşturmuştur. Bu anlamda Rusların Hristiyanlaştırılması, Bulgarların ve Balkanların Bizans’ın nüfuz alanına alınması Hristiyanlığın yayıcısı olan misyonerler eliyle gerçekleştirilmiştir.

Bogomil Mezhebi nasıl ortaya çıktı?

Karadeniz kıyılarında hakimiyet kuran gök tanrı inancında ki konar göçer Bulgar Türkleri 9. yüzyılda yerleşik hayata geçmeye başlamışlardı. Hâkim oldukları şehirlerde ki yerleşik Slav nüfusuyla evlenmeleri neticesinde asimile olmaya ve hakimiyeti kaybetmeye başlamışlardı. Bizans İmparatorluğu orjinli Ortodoks misyonerler aracılığıyla en yakın komşuları olan Moravya ve Frankların Hristiyanlığı kabulü ve siyasi anlamda güçlenmeleri, Bulgar Hanlarının sınır bölgesinde yerleşik nüfusu kontrol altına almalarını zorlaştırmıştı. Bulgar Hanları 7.yüzyılda Bizans İmparatorluğuyla kurdukları siyasi ittifakla birlikte Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Batı Roma İmparatorluğu’nun Ortodoks Hristiyanlığı dayatan stratejisine tepkisel farklı mezhep ve tarikatlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Ortodoks Kilisesi kendi inancına uymayan bu dini grupları heretik yani sapkın ilan edip zulümlerle yıldırarak yok etme yolunu seçmiştir. Ortodoks kilisesi tarafından aforoz edilen Antakya piskoposu Samsatlı Paulus müntesiplerinin Balkan coğrafyasına sürgün edilmesiyle X. Yüzyılın başlarında Hıristiyanlığın bir mezhebi olarak Bulgaristan’da Bogomilizm Mezhebi ortaya çıkmıştır. Bogomilizm Bulgaristan’da ortaya çıktıktan sonra, farklı şekillerde Balkan Yarımadası, Anadolu, İtalya hatta Fransa’ya kadar yayılmıştır. Düalist olan bu akıma göre Tanrı’nın (Yaratıcı) iki oğlu bulunmaktadır. Dünyanın ve insanın yaradılışı ile insana ruh verilişi büyük oğul Şeytan’a verilmiş ama o Tanrı’ya isyan etmiştir. İnsanlığı şeytanın esaretinden kurtarmak için Tanrı, ikinci oğlu İsa’yı insan suretinde Dünyaya göndermiştir. İsa, Şeytan’a karşı zafer kazandıktan sonra gökyüzüne dönmüş, arkasında ise gerçek Hıristiyanlar olan Bogomillere yardım etmek üzere kutsal ruhu bırakmıştır. Bogomiller, Ortodoks ve Katolik Kilisesi’nin ideolojisine karşı tek bir Tanrı’ya ve doğuda Aryusçular gibi İsa’dan sonra Madmad adında bir peygamberin geleceğine inanmaktadırlar. Bogomil Hristiyanları bu anlayışlardan dolayı Bulgaristan ve Sırbistan’dan kovulurlar ve Makedonya ile Bosna’ya yerleşirler.

Erken Hıristiyanlık döneminden itibaren Frigya, heretik Hıristiyan grupların yoğun olduğu bir bölge olup Montanistler, Novitianlar, Pavlikianlar, Athinganiler, Phundagiagitaeler/Bogomillere ev sahipliği yapmıştır. XI’inci yüzyılda Bizanslı Tarihçi Anna Komnena bölgede ki dini yapı için; “Pavlikanlara yakın olan Bogomiller Ege bölgesine yerleşmeye başladılar. Bu yerler eski zamanlardan beri aykırı (heteredox) idiler. Nitekim Menderes havzasında bulunan Alaşehir (Philadilphia) ve İzmir civarları Bogomil merkezi idiler. Bogomiller ve Katarlar, eski Pavlikanlar gibi Manicilik inancına bağlıydılar. XIII. Asırda, Alaşehir’de (eski Philadelphia) 16 Katar kilisesi vardı. ” diye rivayet eder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir