Ağrıslızade Tevfik Efendi (1881- 1932); Eğitim hayatında yolu Uşak Ayntabizade Medresesine düşen Osmanlı Ulemasının önde gelenlerinden kıymetli bir müderristir.
Osmanlı Devlet yapısının çöküşe doğru ilerlediği yıllarda II. Meşrutiyet sonrası eğitim reformu için çabalayan bir ulema ailesi mensubudur. II. Meşrutiyet sonrası kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkası Osmanlı Klasik Medrese Sisteminin ıslahını savunur iken, İttihat ve Terakki Partisi ve Sultan II. Abdülhamid ise Osmanlı Klasik Medrese Sisteminin değiştirilerek rüştiye ve idadi denilen modern okullara ağırlık vermesini savunuyordu.
Ağrıslızade Tevfik Efendinin Hayatı
Ağrıslızade Tevfik Efendi; Konya’da Meram’a bağlı Ağrıs yeni adıyla Sağlık köyünde 1880 senesinde dünyaya gelmiştir. Babası Konya Ulemasından Molla-i Atik (Mevlâna) Medresesi müderrisi Ağrıslı Mustafa Efendi (ö.2 Şubat 1922) ‘dir.
Ağrıslızade Tevfik Efendi’nin temel eğitimini aldığı babası Mustafa Efendi; Osmanlı Klasik Medrese Sisteminin düzeltilebileceğini ispat amacıyla kurulan “Konya Islah-ı Medaris-i İslamiye Cemiyet-i Hayriye’si kurucularındandır. Konya Molla Cedid Medresesi müderrislerinden Ömer Kâşif Efendi’den icazetlidir. Konya Gühertaş Medresesi’nde 1882-83 yıllarında göreve başlayıp İslam Hukukunun önemli bir alanı olan Feraiz yani miras hukukunda uzmanlaşmıştır. “Bektaşi” lakabıyla yazdığı kaside ve şiirlerde Konya ulema ve evliyası hakkında anlatımlar kurgulamıştır. Buharalı Hacı Abdülhamit Efendi’den Hüsnü Hat (Güzel Yazı) dersleri alarak talik yazıda ilerlemiştir. 2 Şubat 1910 tarihinde vefatı sonrası Mevlâna Müzesi arka bahçe kısmında bulunan Üçler mezarlığına defnedilmiştir.
Ağrıslızade Tevfik Efendi eğitimine Konya İptidaisi, Uşak Darul Hilafeti Aliye Medrese-i Taliyesi ,İstanbul ve Şam Medreselerinde devam ederek tamamladı. Arapça, Farsça ve Fransızca ’yı anadili gibi bilen Tevfik Efendi, medrese ilimleri yanında fen ilimlerine de aşina idi.
Ağrıslızade Tevfik Efendi Mesleki Hayatı
Tahsilini ikmal edip Konya’ya döndükten sonra Konya Askerî Rüştiye Mektebi ve Islah-ı Medaris’ inde önce gözetmenlik daha sonrada öğretmenlik görevi alarak Astronomi ve matematik ve ulum-ı diniye derslerine girmiştir.
Islahı Medaris in kapatılmasının (Eylül 1917) ardından Akşehir’de öğretmenlik yapan Tevfik Efendi bir müddet sonra Konya’ya geri dönmüştür. Müderrislik ve öğretmenliğin ardından, önce Darul Muallime (Kız Öğretmen Okulu)’ta kâtip olarak çalışmış ilmini bir kenara bırakıp kâtip olarak çalıştırılmak istenmesi onu rahatsız etmiş olacak ki sonra da Kapu Camiinin doğusundaki Mecidiye Hanı altında bir dükkân tutarak manifaturacılık yaparak ticaretle geçimini sağlamaya başlamıştır.
Kapu Camiinde zaman zaman vaaz ederek Konyalıların mana dünyasına katkı yapmayı da ihmal etmemiştir. O aynı zamanda dinin sosyal tezahür alanlarından birisi olan tasavvuf mensubudur. Coşkun mizacı, güzel konuşması, ateşli hitabeleri; sağlıklı, düzgün kılık-kıyafeti ile çevresini etkileyen bir insan olarak sevilmiş ve sayılmıştır.
Menemen Olayı Davasında Yargılanması
Nakşibendi Tarikatı’nın Halidi değil de Esadiye kolundandır. Menemen’deki Şeyh Esad Efendi (1848-1930) ile irtibatlıdır. Bu irtibatı onun hayatının akışını değiştirmiştir. Menemen Olayında Kubilay’ın şehit edilmesinde cinayetin sorumluluğunun Nakşi Tarikatına mensup kimseler üzerinde kalması Ağrıslı Mehmet Tevfik Efendiyi de etkilemiştir.
1930 yılının son ayında meydana gelen Menemen Olayında, Esad Erbilli Efendi’nin kendisinde tasavvufa ilgili bir mektubu bulunması dolayısıyla tutuklanarak mahkûm edildi. Bu olay dolayısıyla ağır hapis cezasına çaptırıldı. Tevfik Efendi’yi yakinen tanıyan rahmetli Mahmut Sural Bey, onun hakkında şunları söyler:
“Merhum Tevfik Efendi, Nakşibendî tarikatının Esadiye koluna müntesip ve coşkun mizaçlı bir kişi idi. Çok güzel konuşur, ateşli hitabelerde bulunurdu. Yakışıklı, sağlıklı, kılık ve kıyafeti düzgün bir kişi idi ve ermişliğine inanılırdı.
Küçük bir ifade değişikliği ile mahkûmiyetten kurtulması mümkün iken, Tevfik Efendi buna tenezzül etmemiş, aksine Şeyh Esad Efendi ‘yi müdafaa yollu ifadelerde bulunmuş ve mahkûmiyet kararı böylece vuku bulmuştur.
N. Yalçın Dikilitaş, a.g.m., s. 163.
Mahkûmiyetini Ankara Cezaevi’nde çekmekte olan Tevfik Efendi, bir mektupla yakınlarına öleceğini haber vermiş, ölümünü bildirdiği günde, 1932 yılında Ankara Cezaevi’nde vefat etmiştir. Yörük Hacı Şükrü Efendi’nin damadı olan Tevfik Efendi’nin borçları eşi Mümine ve kızları, Vasfiye, Zehra ve Şükriye hanımlar tarafından ödenmiştir.
Müellifi: Ömer AŞCI
© Copyright www.usaktayiz.com tüm hakları saklıdır. Kod, haber, resim, röportaj gibi her türlü içeriğinin tüm telif hakları www.usaktayiz.com.tr ‘a aittir.
www.usaktayiz.com sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin telif hakları 5846 numaralı yasa telif hakları korunmaktadır. Bunlar www.usaktayiz.com ‘un yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz.
İzinsiz ve kaynak belirtilmeksizin kopyalama ve kullanımı yapılamaz. www.usaktayiz.com ‘da ki harici linkler ayrı bir sayfada açılır.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. www.usaktayiz.com ‘da hiçbir bildirim yapmadan, herhangi bir zaman değişikliğe gidebilir. Bu sitedeki bilgilerden kaynaklı hataların hiçbirinden sorumlu değildir.